hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    İçeride ve dışarıda zorlu günler..

    21.05.2023 Pazar | 14:43Son Güncelleme:

    Demokrasi tarihimizde “erken seçim” tecrübesine sahip olmakla birlikte, “ikinci tur” sürecini ilk kez yaşıyoruz. Bu çerçevede, rutin dışı ve özellikli bir dönem olan Seçim Ekonomisi ikliminden; Geçim Ekonomisi akışına geçme beklentileri ertelenmiş oluyor. Uzayan belirsizlik ve sonuçların elde edilmesi bakımından ortaya çıkan ötelenme, piyasalarda “iki sandık arasına sıkışma” gerginlik ile sıkıntısını öne çıkarıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İktidar ve muhalefet tarafından ortaya konulan parasal vaat ve tekliflerdeki yeni açılım ile eklentiler, Seçim Ekonomisi faturasını arttırıcı rol oynar iken, Merkez Bankası’nın; karar kapsamları ve uygulama iradesi bakımından “piyasa yönlendirici-hakim rol” üstlenemediği izleniyor. Üstelik, tıpkı “vadeli çek” anomalisi benzeri “kredi kartına nakit çekimi” gibi yerleşmiş popülist uygulamalar ile yaşadığımız bu gibi özellikli dönemlerde uğraşılmaması gerektiği ortaya çıkıyor! Kur Korumalı Mevduat kaleminde ve bütçe açığında şimdiden ulaşılan düzeyler de seçimin hemen ertesinde ele alınması gereken ekonomi başlıkları arasında ön plana taşınıyor. 2023 yılının tamamında öngörülen bütçe açığının %58’inin ilk dört ayda gerçekleşmesinden hareketle, bu açığın en az üç misli artabileceği; deprem felaketi ve seçim ekonomisi temelli harcama artışı başta olmak üzere, EYT; KKM; maaş artışları katkısı ile açığın iki trilyon TL. düzeyine ulaşacağı öngörülebilir. O halde, seçimden sonra, belki de ilk iş; ek bütçe düzenlemesine gitme olacaktır.

    İkinci tur seçimin selametle sonuçlandırması, Seçim Ekonomisi ikliminden çıkılmasını, en azından bir müddet (2024 Mart’ındaki yerel seçimleri hatırlatalım!) için sağlayacak; Geçim Ekonomisi’ nin görece rutin akışındaki zorlayıcı şartlar yeniden devreye girecektir. Kuşkusuz, bugünlerde yaşadığımız rutin-dışı seçim süreç ve ikliminin, bizleri; büyük resimdeki güncel gelişmeleri takip ve değerlendirme işinden alıkoymasına izin veremeyiz. İşte bu bağlamda önce ülkemizi, daha sonra dünyayı mercek altına alalım:

    Seçimin hemen ertesi günü TÜİK tarafından yayınlanan “İstatistiklerle Aile,2022” başlıklı çalışmaya göre, ülkemizde ortalama hanehalkı büyüklüğünün, yıllar içinde azalarak, 3,17 kişiye düştüğü görülmektedir. Tek başına yaşayanların oranı, son yıllarda artarak tüm hanelerin beşte birine ulaşırken; geniş aile oranının, hızla bir düşüşle, tüm hanelerin onda birine gerilediği izlenmektedir. Kendilerine ait bir konutta yaşayanların oranı %60’ lara yaklaşırken, geniş ailelerin üçte birinin TÜİK yoksulluk sınırı altında kaldığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, gene TÜİK tarafından kamuoyu ile paylaşılan Nüfus İstatistiklerine bakılırsa; “doğurganlık hızı” bakımından Türkiye’nin hızla irtifa kaybettiği ve geçtiğimiz yıl 1,62 düzeyine gerilediği hesaplanmaktadır. Aynı göstergenin, 80’ lerin başında 4,56 kademesinde olduğunu ve “nüfusun kendini yenilemesi için 2.1’ in altına düşmemesi” gerektiğini hatırlatalım. Son elli yılda, ülkemizde doğurganlık hızı % 70 oranında düşüş göstermiştir ve an itibarıyla, nüfus bakımından kendimizi yenileme imkan ve kabiliyetinden uzaklaşılmıştır. Nitekim, Türkiye, çocuk ve genç nüfus oranında azalmanın yaşandığı; ortalama yaşın 33’ lere ulaştığı ve yaşlı kesimin arttığı bir demografik tabloda varlığını sürdürmektedir. Sözü edilen demografik gerçeklerin, önümüzdeki yıllarda, sosyo-ekonomik açılım ve dinamikleri şekillendirme bakımından anahtar rol üstleneceği açıktır. “Günü kurtarır” ve tartışırken; “yarınları ıskalama” şansımız olmadığı bilinmelidir!

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Küresel planda, geride kalan Pandemi süreci de gözönüne alınarak, süratli bir tempoda büyük gelişme ve kırılmaların yaşandığı/izlendiği belirtilebilir. Bu sürecin kurucuları ve daha sonra şekillenmesinde; devamında kritik ve ağırlıklı rol üstlenen küresel aktörlerin ilgili değerlendirmeleri, elbette yakından izlenmelidir. Geçtiğimiz haftalarda tamamlanan Davos Zirvesi’ nden sonra içinde bulunduğumuz günlerde iki önemli uluslararası etkinlik ön plana çıkıyor:

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Lizbon’ da düzenlenen 69. Bilderberg Konferansı, yirmiüç ülkeden yüzotuz katılımcı iştiraki ile gerçekleştiriliyor. 1954 yılından bu yana düzenlenen konferans, iki temel özelliği ile anılıyor; “gizlilik” ve “ her toplantıya katılım sağlayan Henry Kissinger”. Bu seneki toplantı gündeminin üst sıralarında iki başlık ön plana çıkıyor: AI (Yapay Zeka) ve Çin. Öte yandan, yetmiş yıl önce, ABD-Avrupa Diyalogu” ekseninde başlatılan inisiyatifin; bu seneki gündemine “ABD’nin Dünya Liderliği” başlığını dahil etmesi de kayda değer bulunuyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bilderberg’ in seçkinci ve gizlilik teması ağır basan yapısının dışında, Bocconi Üniversitesi-OECD işbirliğinde Milano’da düzenlenen ISPI Global Politika Forumu, üçüncü yılını idrak ediyor. Hafta başında start alacak uluslararası toplantıda, küresel gündemin öne çıkan dinamikleri şu başlıklar altında ele alınacak: Rusya-Ukrayna Savaşı; Ekonomide Yeni Normal- Düşük Büyüme ve Enflasyon; Kalkınma ve Demografi; Krizler ve Karışıklık; İklim Değişikliği-Enerji Politikaları. Milano’daki zirvede bu sene, “ Geleceğin Liderleri” teması ile genç katılımcılara da yer verileceği görülüyor.

    Yaşanan zor ve zorlu zamanlarda, küresel diyalog ve fikir alışverişi temelinde yükselen bir işbirliğine ve birliktelikten doğan güç (Sinerji) ile problemlere eğilmeye; vaziyet etmeye duyulan ihtiyacımız en yüksek düzeye ulaşmıştır.