Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

"Kök Sebep"in köklerine inebilmek...

24.09.2023 Pazar | 15:32Son Güncelleme:

Ülke ekonomisinde görülen tüm dengesizlik ile sıkıntıların giderilmesi ve refahın yaygınlaştırılması yolunda ele alınması/halledilmesi gereken öncelikli problem; enflasyonun makul seviyeye çekilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. İki haneli ve süregelen enflasyon; “KÖK SEBEP” kimliği ile tanınmadıkça, kalıcı ve tatminkar çözümlere, bırakınız ulaşmayı; formüle etmeye bile imkan bulunmamaktadır.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Kök Sebep ile “arkasından gidilerek; gösterge faizini yakınlaştırmaya çalışarak” değil ve fakat, “ön alınarak” mücadele edilmelidir. Ancak, enflasyona karşı ön alma yaklaşımının; arkasında cesaretle durulmayan/bir türlü tutturulamayan “Hedef Enflasyon Yaklaşımı” ile otomatik olarak elde edilemeyeceği de, tecrübeyle sabittir. Merkez Bankası’ nın, kendi Dönemsel Enflasyon Raporu ve güncel Orta Vadeli Program (19.OVP) kapsamında, enflasyon öngörülerinde radikal bir sıçrama ile yukarı yönlü güncellemiş olması da, sadece yapılması gerekenlerin asgari şartlarını ortaya koymuştur. Ekonomi yönetiminin her kademesinden gelen ve enflasyonda “normalleşmeyi”; ancak önümüzdeki yılın sonlarına doğru takvimleyen değerlendirmeler de bu cümleden sayılmak gerekir.

İşin esası, kişi ve kurum bazında iliklere işlemiş algı ve tutumları da hesaba katacak biçimde, Kök Sebep heyulasının köklerine; bileşenlerine inebilmek ve bunları düzelterek (Yapısal Reform) ve/veya ortadan kaldırarak sonuca ilerleme feraset ile ortak kararlılığında yatmaktadır.

Türkiye’ de enflasyonun en önemli ve kökleşmiş ana kaynaklarının başında GIDA Kalemi gelmektedir. Gıda fiyatlarında, mevsimlere bakılmaksızın, otuzdokuz aydan bu yana kesintisiz artış yaşanmaktadır. Mesela, son iki yılda ortaya çıkan gıda fiyat artışı, %450’ ye ulaşmıştır. Sadece son üç ay içinde yaşanan artış %30 düzeyindedir. Gene, TÜİK’ in güncel tüketim harcamaları verilerine göre, toplumun en zengin %20 diliminde gıda için ayrılan pay %17 civarında iken, en yoksul %20’ lik dilimde bu oran %36 ile iki kattan fazla bir düzeye ulaşmaktadır. Gıda enflasyonu kategorisinde, OECD ülkeleri arasında birinci; G20 grubunda ise ikinci sırada yer almaktayız. Venezuela, Lübnan ve Arjantin’ i takiben dünyada en yüksek gıda enflasyonunun yaşandığı dördüncü ülke durumundayız.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Gıda tüketim tercihlerimizin ağırlıklı ürünlerinden domateste yaşanan yıllık fiyat artışının %170’ leri aştığını, Antalya Toptancı Halleri takibinden anlıyoruz. Geride bıraktığımız ve ürün çeşitlilik ile miktarı bakımından “bolluk dönemi” olarak bilinen Haziran-Ağustos üç aylık dönemde, sebze fiyatlarının %22; meyve fiyatlarının ise %43 nispetinde arttığını görüyoruz. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) tespitlerine göre, kuru soğan için tarla-market fiyat farkı tam dört katı aşarken; “bahçelerimizin elması” için bu oran beş katı dahi aşmış bulunuyor. Mevsim meyveleri grubunda bir aylık artış %20 düzeylerine ulaşmıştır. Teknik deyimiyle, “tarımsal üretim deseninin daralacağı” önümüzdeki günler için alınan sinyallerin alarm verici olduğu herhalde ortadadır. Üstelik, diğer kalemlerdeki paralel gelişmeler, mesela, beyaz peynirde %26; tereyağında %16; margarinde %24; yumurtada %18; süt ürünlerinde %15 aylık artışlar üzerinden somutlaştırılabilir. En son (Temmuz) açıklanan TÜİK Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi verileri de tarlada/ahırda maliyet artışının hız kesmediğine işaret etmektedir; yıllık bazda %76’ yı aşan tarımsal üretici enflasyonu oniki aylık dönemde %97,21 düzeyine ulaşmıştır.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Gıda kulvarında ortaya konulan bu gidişata vaziyet edilmeden, enflasyon sorununa köklü çözüm bulmak mümkün değildir. Kapsamlı ve güncel bir Durum Analizi sonrasında işin köklerine inilmesi imkanları artacaktır. Mesele, “kendi akışına bırakılamayacak” kritik bir yapıdadır. Genel Tarım Sayımı en son 2001 yılında gerçekleştirilmiş olduğu için, güncelleme bakımından ortada herhalde büyük bir ihtiyaç bulunmaktadır. Öyle ki; birçok değerlendirmede “toplam tarım arazisi” gibi en temel ve somut göstergelerde dahi birbirini tutmayan rakamlara rastlanmamaktadır.

“Araştırmadan, tespit etmeden bilinemez; bilmeden de, hal çaresi geliştirilemez!.” İşte bu bakımdan Tarım ve Orman Bakanı tarafından yapılan ve TÜİK ile ortaklaşa Genel Tarım Sayımı yapılmasına dair anlaşmaya dair açıklama sevindiricidir. Bu suretle, tüm tarımsal veriler sayılarak kayıt altına alınmış ve bu alanda kısa, orta ve uzun vadeli vizyoner politikaların belirlenmesi bakımından temel kurulmuş olacaktır. Yakın zamanda, “İzinsiz Üretimin Engellenmesi” temelindeki yeni düzenlemelerle birlikte, gıda üretimindeki kimi darboğaz ve enflasyon yaratıcı etkilerin giderilmesi bakımından eldeki açılım ile düzenlemeler repertuarı daha da zenginleştirilebilir.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Elbette, gıda enflasyonu meselesinde “köklerine inilmesi gereken” tek kulvar tarım ve topraklarımız olmamak gerekir. Kök Sebep’ in kökleri, ayrıca ve ilaveten, üreticinin becerisinde; market raflarında; hal depolarında; karayolu ve köprülerde; ithal hayvanları getiren gemi ambarlarında; çuvalların bulunduğu TIR kasalarında; aracıların vicdanlarında; yetkililerin feraset ve kararlılığında; mevzuatın yeterliliğinde ve nihayet, vatandaşın bilinç ve ortak sorumluluğunda da aranmalıdır!.