hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    Ne Çin ile; Ne de Çin'siz!.

    20.11.2023 Pazartesi | 12:29Son Güncelleme:

    Artık bitiş haftalarını yaşadığımız 2023 yılının, liderler düzeyinde son uluslararası toplantısı olan APEC Zirvesi, geçtiğimiz hafta içinde ABD ev sahipliğinde tamamlandı. Çin ve Amerikan başkanlarının bir yıl aradan sonra biraraya geldiği zirve sonunda, ana teması; “Herkes İçin Dayanıklı ve Sürdürülebilir Gelecek İnşa Etmek” olan onaltı maddelik bir sonuç bildirgesi açıklandı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    1989 yılında kurulan ve açık diyalog temelinde, gönüllü yükümlülük anlayışında varlığını sürdüren Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) teşkilatına üye olan yirmibir ülke, dünya nüfusunun %40’ını; küresel ticaret hacminin yarısını ve toplam zenginliğin %60’ını temsil etmektedir. Üstelik, küresel ölçekteki eko-politik dinamikler bakımından Asya-Pasifik bölgesinin şu an ve gelecek için temsil ettiği ağırlık ile üstlenmesi beklenilen kritik rol herkesin bilgisi dahilindedir. Küresel geleceğin nasıl biçimleneceği konusu değerlendirilirken, Teşkilatın üyeleri arasında yer alan ABD-Çin-Rusya ekseni üzerinden okuma yapma zarureti de, herhalde açıkça ortadadır.

    APEC; 2040 yılı itibarıyla ulaşmayı amaçladığı hedefler paketi içerisine, yatırım-ticaret ortamının geliştirilmesi; yaşam kalitesi düzeylerinin yükseltilmesi; yeşil enerji dönüşümü gibi temaları dahil etmektedir. Bu süreçte, Dünya Ticaret Örgütü (WTO) üzerinden ve reform temelli bir anlayışla ilerlenmesi öngörülmektedir. Önümüzdeki iki senede evsahipliği, önce Peru, takiben Güney Kore tarafından üstlenilecektir. Not edilmesi gereken bir durum da, dünyada sadece bu organizasyon bazında Çin ile birlikte Tayvan ve Hong Kong’a yer verilmiş olmasıdır. Son dönemlerde, Çin’in görece ağırlık ve referansını “törpülemek”; Asya’nın bu dev ülkesinin Tek Yol-Tek Kuşak Projesi’ni “perdelemek” bakımından ABD patronajında öne çıkarılan “Hint-Pasifik Bölgesi” söylemi de dikkatlerden kaçmamak ile birlikte, ne APEC ibaresi değiştirilmiş, ne de, Hindistan teşkilata alınmıştır. Bu arada, bilhassa aramızdaki STA (Serbest Ticaret Anlaşması) revizyonları kritik hale gelen Güney Kore ve Tayland eksenleri başta olmak üzere, pek çok bakımdan ülkemizin de muhtemel APEC üyeliği konusunda ciddi girişimlere ihtiyaç duyulduğu önemle vurgulanmalıdır. İlaveten, Tayland başta olmak üzere, aynı zamanda ASEAN (Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği) üyesi olan ülkeler ile işbirliği konusunda maalesef, ileride telafisi güç bir zaman kaybı içerisinde bulunduğumuza işaret etmeliyiz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    APEC Zirvesi’nin öne çıkan konuşmalarından birisini gerçekleştiren IMF(Uluslararası Para Fonu) Başkanı Georgieva; çekirdek enflasyon katılığı nedeniyle, dünyada faiz oranlarının, belki 2025 yılına kadar yüksek kalmasının beklendiğine işaret etti. Bu öngörü çerçevesinde, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı pek çok ülke bakımından gelecekteki ekonomik politikaların daha yüksek maliyetli tabloları gündeme getireceği anlaşılmaktadır.

    Yılın son büyük zirvesinin odağında ABD-Çin Başkanları görüşmesinin yer almış olduğu tespiti, elbette tartışılmaz. Başkan Şi’nin Çin ekonomisindeki yavaşlama ve konut sektöründe yaşanan sıkıntılar temelinde, bu kez “güçlü bir ele sahip olmadığı” değerlendirmesi, zirve öncesi yaygın kabul görüyordu. Nitekim, “birlikte barış içinde yaşamak” ifadesinin; “herşeyden ABD’yi sorumlu tutmak” söyleminin yerini aldığı net bir şekilde müşahede edilirken, katı pazarlıkçı tutumun törpülenmiş olduğu anlaşıldı. Nitekim, Amerika’nın büyük uyuşturucu probleminde Çin mahreçli kimyasallar ile ilgili sorumluluk ve tedbir taahhüdü konusu başta olmak üzere, hemen uzlaşma gösteren bir profil ile karşılaşıldı. Aynı eksende, Şi’nin; “iklim krizi” ve “üst düzey askeri iletişimin tekrar tesisi” konularında, önceki tüm müzakerelerin aksine, ılımlı ve uzlaşmacı tutumu da dikkatlerden kaçmadı. Bundan tam onbir yıl önce Kasım 2012’de iktidara gelen ve yaptığı değişiklikler ile Mao benzeri ömür boyu liderlik makamında kalacağı öngörülen Şi’nin taktik bir davranış içinde olduğu değerlendirilmektedir. İktidara gelişinden birkaç gün sonra “Çin Rüyası-Çin Ulusunun Büyük Yenilenmesi” ana ülküsünü deklare eden ve adım adım mutlak iktidarını konsolide ederek, “on yıllık görev süresi” engelini bertaraf eden bir lider profilinden söz ediyoruz. Çin Komünist Partisi 20. Kongresi Anayasal hüküm haline getirilen “Yeni Atılım Süreci İçin Çin Karakterli Sosyalizmde Şi Jinping Düşüncesi” yaklaşımı ile bir taraftan temel kulvar belirlenirken, lidere ve doktrinine karşı çıkmak “anayasa karşıtlığı” klasmanına dahil edilmiş oldu. Başkan Şi’nin, hem Parti Merkez Komitesi, hem de tüm organizasyonun “Çekirdek” ögesi olarak tanımlandığı ÇKP’nin yüzüncü kuruluş yıldönümü olan 2046 senesinin de önemli bir hedef olarak benimsendiği görülüyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kurucu Lider Mao’ dan kırk yılı aşkın bir süre sonra, mutlak güce sahip bir lider profili ortaya çıkarak, ülkeyi, kendi ifadesiyle; “dünyanın en büyük süper gücü haline getirmek” amacını gizlemeden yönetimini sürdürüyor. Bu çerçevede, son APEC zirvesinde izlenen farklı taktik duruşların, büyük stratejiyi gerçekleştirme yolunda sergilendiğine; ona hizmet ettiğine dair şüphe olmamak gerekir. Modern dünyanın geleceğinde “Çin Faktörü”nün önemli rol üstleneceği tespiti; kuvvetli ve net bir ifade olarak, varlığını bir kere daha hatırlatmaktadır.