hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    Seçim: Demokrasi şöleni..

    14.05.2023 Pazar | 14:01Son Güncelleme:

    Halk’ın; kullandığı oy üzerinden tercih ve iradesini ortaya koyduğu seçimler, “demokrasi şöleni” olarak taçlandırılmalıdır. Demokrasilerde esas ve ana unsuru teşkil eden seçim takviminin, bu dönemde, milli varlık ve istikbalimizin asli kaynağı olan annelerimize adanan Anneler Günü ile aynı tarihe denk gelmesi ve birlikte idrak edilmesi/kutlanması kıvancımızı arttırmaktadır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Seçim gününe ulaşılmış bulunması, Seçim Ekonomisi iklim ve özel koşullarını da sonlandırmış olmakta ve tekrar rutin işleyişe (Geçim Ekonomisi) geçişin kapılarını açmaktadır. Türkiye gibi “enflasyonla mücadele sorunsalı” bulunan özellikli ekonomiler bakımından bu durum daha fazla önem ve öncelik taşımaktadır.

    Ülkemizle aynı günde, dost ülke Tayland’ da genel seçimler gerçekleştirilmektedir. Ayrıca, komşumuz Yunanistan’ daki seçimler önümüzdeki hafta düzenlenecek olup, aralarında; Guatemala, Şili, Arjantin, Endonezya, Pakistan ve Kamboçya’ nın da yeraldığı ondört ülkede daha seçimlerin bu sene içinde yapılacağı bilinmektedir. Her ülkenin kendi yapısal dinamik ve tercihleri çerçevesinde farklı açılım ile oluşumların ortaya çıkması beklenmekle birlikte, “seçim eksenli” bir kısım ortak noktaların varlığına işaret edilmelidir:

    Seçimlere daha onsekiz ay süre bulunmasına karşın, Amerika’ daki “adaylık odaklı” tartışmalar süratle kızışmaya; gündemde şimdiden üst sıralara taşınmaya başlamıştır. Başkan Biden’in ikinci dönem için adaylık karar ve iradesini yakın zamanda deklare etmesi ile birlikte yeni bir aşamaya geçildiği; siyasal söylemlerin keskinlik kazandığı izlenmektedir. 20 Ocak 2025 tarihinde göreve başlayacak Başkan’ ın kim olacağı sorusunu aşan, daha derin toplumsal ayrışma ve hatta kırılmaların varlığı, elbette görmezden gelinemez.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Nitekim, Amerika’ nın tanınmış gazetecilerinden Ezra Klein, ilgili kitabında(*); ülkede geçerli “iki parti ağırlıklı sistem” çerçevesinde yaşanan ve giderek dozu artan “ kutuplaşma ve zıtlaşma” gerçeğini ele almakta; bunun siyaset ehli tarafından gerçekleştirildiği ve temelde, “kendi güçlendirilmiş mevzi / konumunu inşa etme” tercihine dayandığına dikkat çekmektedir. Seçim süreçleri, hiç şüphesiz, bu akışın sistemli ve kampanya’ lı biçimde keskinleştirildikleri; hatta “toplumsal yarılma sendromu” nun adeta tahrik edildiği bir sürece tekabül etmektedir.

    Bu bakımdan, ABD örneğinin istisna teşkil etmediği, herhalde açıktır ve benzer dinamiklere pek çok ülkede rastlanmaktadır. Siyaset bilimi tarafından incelenmesi gereken özellikli bir başlık, belki de şöyle formüle edilebilir: “Demokrasi, temelde bir toplumsal mutabakat sağlama-uzlaşma rejimi olması gerektiğine göre, buradaki en değerli araç/mekanizma durumundaki “seçimler”, neden aksi yönde; kutuplaştırıcı/ayrıştırıcı tonları adeta kuvvetlendirici etkilerin önünü açabilmektedir?.”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Burada, Padua Üniversitesi’ nden değerli bir meslekdaşımız Prof.Dr. Lorenzo Forni’ nin işin ekonomi politikaları ile ilgili dinamiklerine dikkat çektiği başarılı çalışmasını da (**) dikkatlere sunmalıyız. İtalya örneği başta olmak üzere hemen her ülkede siyaset aktörlerinin, seçmen tercihini kazanmak adına, “bol keseden“ vaat sunma/dağıtma uygulamalarına yer verilen çalışmada, “mali disiplin” kavramının, özellikle seçim öncesi dönemlerde nasıl hırpalandığı gerçeği ön plana çıkartılıyor. Üstelik, “para’ nın ağaçta, kendiliğinden yetişmediği!” gerçeğinin, seçimde yarışan siyaset aktörleri dahil, herkes tarafından bilindiği bir dünyada yaşıyoruz.

    Seçime giden süreçte “çeşit/miktar/sıklık” bakımından artan parasal vaat ve düzenlemelerin, “sonradan üstlenilecek faturaları”; hemen şimdiki seçim projektörlerinin keskin ışığı altında, menzil dışına itilebiliyor. İlaveten, Pandemi sürecinde devreye sokulan parasal genişletme-serbestleşme politikalarının etki ve faturalarının daha yeni devreye girdiği bir dünyada yaşıyoruz. Böylece, gelişmiş ekonomiler dahi, onlarca yıl sonra, enflasyon sorunsalı ile karşılaşma durumunda kalıyor; FED başta olmak üzere, sıkılaştırıcı-faiz arttırıcı politikaları uygulama sürecine geçiyorlar.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu süreçte ortaya çıkan Güçlü Dolar(rezerv para) Sendromu, küresel plandaki tüm ekonomik gelişmeleri belirlemede; finansal varlıkların değer oluşumunda en ağırlıklı faktör olma özelliğini sürdürüyor.

    Ana yapısı bakımından bir “fazilet rejimi” olan demokrasinin taçlandırıldığı “seçimler”, bu sürecin şahikası(zirve noktası) olarak kabul edilmeli; adeta “şölen” yaklaşımında idrak edilmelidir. Ayrıca, özellikli ve rutin bir ekonomik konjonktürü temsil eden Seçim(öncesi) Ekonomisi dönemini sona erdirmek bakımından seçimlerin icrası önemlidir. Zira, seçimin tamamlanmasıyla birlikte, sandıktan çıkan sonuçtan bağımsız olmak üzere, rutin akışlara ( Geçim Ekonomisi) geçiş sürecinin ve sürdürülebilirliği yüksek ekonomik politikalarının önü açılmış olmaktadır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    (*) “Why We’re Polarized”, Ezra Klein, Simon&Schuster, 2020.

    (**) “The Magic Money Tree and Other Economic Tales”, Lorenzo Forni, Agenda Publishing, 2021.a