

Karnemi eve götürdüm ve başta anneannem olmak üzere herkes başımı okşadı. Babam işten 6 sularında geldi. Karnemi inceledi, bir “Aferin” de ondan aldım. Ama başımı okşamadı. Elimden tuttu, “Talay Apartmanı”nın kapısına götürdü. Orada gıcır gıcır üç tekerlekli bir bisiklet duruyordu. Sonradan öğrendim, babam bisikleti yaklaşık bir hafta önce ülkesine kesin dönüş yapan Amerikalı bir aileden satın almıştı. Taş gibi bir bisikletti ve Ankara’da örneği yoktu. Sümer Sokak’ta bir aşağıya bir yukarıya hava atarak pedal çeviriyor; diğer çocukların hayranlıkla ve belki kıskançlıkla bakışlarını zevkle ve biraz da kibirle izliyordum. Birkaç gün sonra bisikletimin benzerine çocukluk arkadaşım Oya Germen de sahip oldu. İlk karne hediyemi çok ama çok sevmiştim.
O zamanlar karne hediyeleri çok önemliydi. Tabii erkek çocukları için bir de futbol topu revaçtaydı. Kız çocukları için ilk karne hediyesi bebek veya hatıra defteri olurdu.
Devir çabuk değişiyor. Oğlum Rehacan’ın ilk karnesi için hediyeyi kendisine bıraktık: Oda Lego seti tercih etti. Okullar kapandı, karne heyecanı dorukta... Tüm yıl boyunca derslerine çalışan, ödevlerini yapan, sınavlara giren çocuklar tatili büyük bir sabırsızlıkla bekliyor. Ama tatile girmeden önce çocukların en çok beklediği şeylerden biri de karne hediyesi. Her dönemde çocuklara karne hediyesi verilir, onlar da bu küçük sürprizlerle ödüllendirilirdi. Fakat zamanla çocukların beklentileri de, ailelerin imkanları da değişti.
Peki, ne değişti? Bir zamanlar mahalle aralarında bisiklet süren çocuklar vardı. Karne hediyesi olarak alınan bir bisiklet sadece bir taşıma aracı değil, özgürlüğün, arkadaşlıkların, keşfetmenin simgesiydi. Oyuncak bebekler, evcilik oyunlarının başrol oyuncularıydı. Yeni alınan bir çift spor ayakkabı, bayram sabahındaki heyecanı aratmazdı.
Bugünse teknoloji çağının çocukları var. Akıllı cihazlarla büyüyen, dijital oyunların içinde arkadaşlıklar kuran yeni bir nesil... Tabletler, telefonlar ya da oyun konsolları sadece eğlence değil; aynı zamanda öğrenmenin, sosyal iletişimin, hatta bazen ders çalışmanın da bir parçası olarak görülüyor.
Ama karne günü bazı çocuklar sevinçle eve dönerken, bazıları buruk bir karneyle karşı karşıya kalabiliyor. Sınıfta kalan bir çocuk için bu durum yeterince zorken, ailelerin tepkisi her şeyi daha da ağırlaştırabiliyor. Oysa unutulmamalı: Sınıfta kalmak bir son değil, sadece yeniden başlama fırsatıdır.
Dünyaca ünlü bilim insanı Albert Einstein küçük yaşlarda “yetersiz” görülmüş, Thomas Edison okulda başarısız sayılmıştı. Bugün onların adı eğitim tarihine altın harflerle yazıldı. Çünkü başarı her zaman bir sınıf geçme notuyla ölçülemez.
Demek ki zeka ve deha karne notuyla ölçülemiyor. Unutmayalım ki gerçek başarı, pes etmemekle başlar. Bir çocuğa verilecek en büyük hediye, koşulsuz destek ve inançtır.
Ancak tüm bu dijital dünyaya rağmen bazı klasik hediyeler hala değerini koruyor. Bunların başında da “bisiklet” geliyor. Bugün bile birçok çocuk karne hediyesi olarak bir bisiklet istemeye devam ediyor. Çünkü bisiklet sadece bir taşıma aracı değil, aynı zamanda özgürlüğü simgeliyor.
Yine de unutmamak gerekiyor ki, en hediye birlikte geçirilen zamandır. Oyuncaklar kırılır, cihazlar eskiyebilir; ama karne günü alınan hediye ve çocuklarda oluşan tebessüm asla unutulamaz. Ve sevinçle, kahkahalarla geçirilen zaman hafızalarda ömür boyu kalır.
Bu karne döneminde ister bir tablet alın, ister bir top... Asıl önemli olan, çocuğunuzu takdir ettiğinizi, onunla gurur duyduğunuzu hissettirebilmenizdir. Çünkü bazen en güzel hediye, “SENİNLE GURUR DUYUYORUM” demektir.
Karnemi eve götürdüm ve başta anneannem olmak üzere herkes başımı okşadı. Babam işten 6 sularında geldi. Karnemi inceledi, bir “Aferin” de ondan aldım. Ama başımı okşamadı. Elimden tuttu, “Talay Apartmanı”nın kapısına götürdü. Orada gıcır gıcır üç tekerlekli bir bisiklet duruyordu. Sonradan öğrendim, babam bisikleti yaklaşık bir hafta önce ülkesine kesin dönüş yapan Amerikalı bir aileden satın almıştı. Taş gibi bir bisikletti ve Ankara’da örneği yoktu. Sümer Sokak’ta bir aşağıya bir yukarıya hava atarak pedal çeviriyor; diğer çocukların hayranlıkla ve belki kıskançlıkla bakışlarını zevkle ve biraz da kibirle izliyordum. Birkaç gün sonra bisikletimin benzerine çocukluk arkadaşım Oya Germen de sahip oldu. İlk karne hediyemi çok ama çok sevmiştim.
O zamanlar karne hediyeleri çok önemliydi. Tabii erkek çocukları için bir de futbol topu revaçtaydı. Kız çocukları için ilk karne hediyesi bebek veya hatıra defteri olurdu.
Devir çabuk değişiyor. Oğlum Rehacan’ın ilk karnesi için hediyeyi kendisine bıraktık: Oda Lego seti tercih etti. Okullar kapandı, karne heyecanı dorukta... Tüm yıl boyunca derslerine çalışan, ödevlerini yapan, sınavlara giren çocuklar tatili büyük bir sabırsızlıkla bekliyor. Ama tatile girmeden önce çocukların en çok beklediği şeylerden biri de karne hediyesi. Her dönemde çocuklara karne hediyesi verilir, onlar da bu küçük sürprizlerle ödüllendirilirdi. Fakat zamanla çocukların beklentileri de, ailelerin imkanları da değişti.
Peki, ne değişti? Bir zamanlar mahalle aralarında bisiklet süren çocuklar vardı. Karne hediyesi olarak alınan bir bisiklet sadece bir taşıma aracı değil, özgürlüğün, arkadaşlıkların, keşfetmenin simgesiydi. Oyuncak bebekler, evcilik oyunlarının başrol oyuncularıydı. Yeni alınan bir çift spor ayakkabı, bayram sabahındaki heyecanı aratmazdı.
Bugünse teknoloji çağının çocukları var. Akıllı cihazlarla büyüyen, dijital oyunların içinde arkadaşlıklar kuran yeni bir nesil... Tabletler, telefonlar ya da oyun konsolları sadece eğlence değil; aynı zamanda öğrenmenin, sosyal iletişimin, hatta bazen ders çalışmanın da bir parçası olarak görülüyor.
Ama karne günü bazı çocuklar sevinçle eve dönerken, bazıları buruk bir karneyle karşı karşıya kalabiliyor. Sınıfta kalan bir çocuk için bu durum yeterince zorken, ailelerin tepkisi her şeyi daha da ağırlaştırabiliyor. Oysa unutulmamalı: Sınıfta kalmak bir son değil, sadece yeniden başlama fırsatıdır.
Dünyaca ünlü bilim insanı Albert Einstein küçük yaşlarda “yetersiz” görülmüş, Thomas Edison okulda başarısız sayılmıştı. Bugün onların adı eğitim tarihine altın harflerle yazıldı. Çünkü başarı her zaman bir sınıf geçme notuyla ölçülemez.
Demek ki zeka ve deha karne notuyla ölçülemiyor. Unutmayalım ki gerçek başarı, pes etmemekle başlar. Bir çocuğa verilecek en büyük hediye, koşulsuz destek ve inançtır.
Ancak tüm bu dijital dünyaya rağmen bazı klasik hediyeler hala değerini koruyor. Bunların başında da “bisiklet” geliyor. Bugün bile birçok çocuk karne hediyesi olarak bir bisiklet istemeye devam ediyor. Çünkü bisiklet sadece bir taşıma aracı değil, aynı zamanda özgürlüğü simgeliyor.
Yine de unutmamak gerekiyor ki, en hediye birlikte geçirilen zamandır. Oyuncaklar kırılır, cihazlar eskiyebilir; ama karne günü alınan hediye ve çocuklarda oluşan tebessüm asla unutulamaz. Ve sevinçle, kahkahalarla geçirilen zaman hafızalarda ömür boyu kalır.
Bu karne döneminde ister bir tablet alın, ister bir top... Asıl önemli olan, çocuğunuzu takdir ettiğinizi, onunla gurur duyduğunuzu hissettirebilmenizdir. Çünkü bazen en güzel hediye, “SENİNLE GURUR DUYUYORUM” demektir.