hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Duygu Merzifonluoğlu Duygu Merzifonluoğlu

    Her şeyin istediğim gibi ve de tamamen mükemmel olduğu bir dünya ister miydim?

    29.11.2022 Salı | 14:11Son Güncelleme:

    Arizona’ya benzeyen bir tabiat örtüsünde kırmızı punk saçlı asker yeşili bir mont ile koşan bir adam olarak gördük ilk olarak Koray Birand’ı. Beyaz spor ayakkabıları ile o kızıl topraklar üzerinde koşuyor, koşmak istemezse uçuyor ve sürekli bize bulunduğu yerin büyüsünü dev LG ekranlar üzerinden gösteriyordu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sonra birden Bomontiada Babylon’un ortasına kurulmuş dev ekranlar üzerinden twitch yayını yapan Birand’ın avatarı “Kaçınızın twitch hesabı var?” diye sordu ve bu geceye davetli kişiler arasından oyun dünyasına mantıken hazır ancak fiziken henüz daha km yap(a)mamış olanlar şöyle bir durdu. (Twitch nedir ve nasıl kullanılır? - https://www.cnnturk.com/sosyal-medya/twitch-nedir-ve-nasil-kullanilir)

    Aynı instagram’da, Facebook’ta, Twitter’da, Linkedin’de profili olmayanlar ya da Google’a adı yazıldığında hakkında bir kelimecik bile çıkmayanlar gibi “yok” olma hissiyatının içinde bir süre kayboluş başladı. Sonra da “avatar yaratmak, metaverse evreni, arttırılmış gerçeklik veya 3 boyutlu gerçeklik” gibi kavramların “gamification” yani “oyunlaştırma” kavramı üzerinden giderek anlatılan ve de gerçek dünyanın ikiz bir kopyası olan bu dijital dünyanın tam olarak nasıl bir yer olduğu anlaşılmaya başlandı.

    Her şeyin istediğim gibi ve de tamamen mükemmel olduğu bir dünya ister miydim

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Birand “Bu dijital dünyada daha başka neler yapabiliyoruz? Burası nasıl bir yerdir, neler giyilir, ben kimim?” Sorularının cevabını verecek şekilde avatarı ile bize kendi yarattığı 2073 yılındaki dünyasını gezdirerek tanıtırken bir yandan da “Yaşadığın evren nasıl bir evren? Tarzını nasıl ortaya koyuyorsun? Aksesuarlarını nasıl ve onları neye göre seçiyorsun? Buradaki görünüşün nasıl? Avatarın nasıl biri? Sana benziyor mu? Senden ilham alarak mı yaratıldı? Yoksa gördüğümüz avatarın senin kendini görmek istediğin en mükemmel halinin bir yansıması mı?” gibi akla peş peşe gelen soruların cevabını da düşündürdü..

    Birand’ın avatarı, etkileşimli canlı yayınlar yapabildiği bu dünyada hem uçabiliyor hem bir takım süper kahraman hareketleri ile olağanüstü hallere girebiliyor hem de oyun içinde konuşarak bizlerle etkileşime geçebiliyordu.

    Her şeyin istediğim gibi ve de tamamen mükemmel olduğu bir dünya ister miydim

    Yayıncılığın artık format değiştirdiğini, karşılıklı etkileşimin çok değerli olduğunu bu nedenle de her yeni video ve yayında izleyicisine yeni bir şey sunmanın ve de etkileşime açık olmanın çok önemli olduğunu söylüyordu. Bunu da konvansiyonel medyanın, burada yer alan pek çok kanalın yayınının canlı yayın olduğunda izlenme sayısının arttığını, canlı yayınlardaki chat box’ların yani izleyici ile etkileşimin bu hareketlenmeye büyük bir yardımı olduğunu çünkü insanların artık “seslerini duyurmak” istediğini anlatarak örneklendiriyordu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu sırada Birand fiziksel olarak bizimle aynı yerde yani Bomontiada’da ancak aslında başka bir ortamdaydı. Sesi ve görüntüsünün yansıması ise bizim karşımızdaki ekranlardaydı. Bu yansıma kendisinin bulunduğu yerden bizim bulunduğumuz yere aktarılıyordu. Birand “Burada üzerimde tuhaf bir kıyafet var. Sensörler var. Mimiklerimi böyle sizlere aktarıyorum.” dediğinde ise biz izleyiciler ne yazıkki satış fiyatı 19.000 EUR olan, yıllık lisansının 9.000 EUR olduğu, eldivenlerinin ise 5.000 EUR olduğu bir kıyafeti giyerek bir iPhone üzerinden bu yayını yapan Birand’ın bulunduğu yeri göremiyor ancak hayalimizde canlandırabiliyorduk.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Her şeyin istediğim gibi ve de tamamen mükemmel olduğu bir dünya ister miydim

    O sırada merkezinde dev ekranların olduğu bir alanda, bu dev ekranları çevreleyen sandalyelerde sıra sıra oturmuş Birand’ın anlattıklarını dinlerken düşündüğüm pek çok tuhaf şey oldu. Mesela neden avatarının sol kolunu ampüte yaptığını merak ettim. 2009 yılında hayatlarımıza bir anda giren ve bir daha da çıkmayan efsane Avatar filmindeki Jake Sully’nin ayaklarının tutmayışını, tekerlekli sandalyeye mahkum oluşunu ve de avatar sayesinde bu yeni dünyada yeniden ayaklarına kavuşabilmiş olduğunu hatırladım. Buradaysa Koray Birand’ın avatarının ampüte olan sol kolu ateş çıkarabiliyor ve de yayın yaptığı masasının üzerinde ara sıra ortaya çıkan bir karışlık minik avatarları saniyede ortalıktan kaldırabiliyordu. “Gücünü göstereceği elin ampüte el olması” konusu bende yaralı olduğu yerden, hasarın olduğu yerden ışık veriyor olduğu düşüncesini açığa çıkardı..

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu arada tabi masada olan bu minik avatarları ortadan kaldırmak ve de Birand’ın onlarla etkileşime girmesi, twitch hesabı olanlar ile Birand’ın avatarı arasında ekranlardan izleyebildiğimiz bir etkileşimin sonucuydu. Hesabı olanlar ve de oyun gibi görünen bu yayının bir parçası olmak isteyenler, kendi yayınını 2073’te geçen kendi dünyasından yapan Birand’ın başına bir kral tacı veya Star Wars’un unutulmaz karakteri Darth Vader’ın meşhur kaskını takabiliyor, üzerindeki t-shirt’e adını yazdırabiliyor ya da Birand’ın üzerindeki kıyafeti değiştirebiliyordu.

    Her şeyin istediğim gibi ve de tamamen mükemmel olduğu bir dünya ister miydim

    Gerçekte moda fotoğrafçısı ve reklam yönetmeni olan Koray Birand ise tüm bu teknolojik gelişmeyi yani burada geliştirdiği ve de öğrendiği teknolojileri gidip yaptığı işlerde kullandığını söylüyordu. Son dönemde bir çok marka için çektiği fotoğraflarında bu dünyanın bir yansımasını görmek mümkünmüş. (Kendisinin YouTube kanalından veya sosyal medya hesaplarından görebilirsiniz.)

    Fiziksel dünyada bir türlü kendine doğru yeri bulamayanlar için dijital dünyada gerçek olmak ve de kendi gerçeğini yaratmak aynı “Ready Player One” filminde olduğu gibi belki de bugünlerde aranan bir cevap. Ancak tabi “Her şeyin istediğim gibi ve de tamamen mükemmel olduğu bir dünya ister miydim? Hiç bir hata ve de kusurla uğraşmayacağım mükemmellikte bir dünya?” sorularını da beraberinde getiriyor. Sınırların sınırsızlaştığı bir noktadan sonra da insan sanırım aynı o zen felsefesinde olduğu gibi cevapları bulmanın peşine düşmek yerine cevaplarını aradığı soruları bütünüyle kaybedeceği bir mertebeye ulaşmaya başlıyor. Öyle bir tamlık, öyle bir hiçlik hali.

    İnsanın hayali kadar özgür olduğu bir dünya ile bizi keyifli bir gecede buluşturan tasarım ve sanat platformu Mercado’nun Kurucu Ortağı Tuna Mert’e ve de LG Türkiye (LG OLED)’ye teşekkürlerimle.