hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Duygu Merzifonluoğlu Duygu Merzifonluoğlu

    İyi ki tüm dileklerimiz dilediğimiz an gerçek olmuyor..

    10.03.2021 Çarşamba | 14:16Son Güncelleme:

    Bu sabah Hint’li yazar Sadhguru’nun konuşmalarından birine denk geldim. Evden çıkmaya hazırlanıyordum ancak konuşma sonuna geldiğimde evden çıkmak yerine oturup o konuşmanın bende çağrıştırdıklarını yazmam gerektiğini hissettim.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Çünkü konuşmanın bir yerinde Sadhguru “gerçekten ne ister insan?” diye sordu onu dinleyenlere ve ardından da bir insanın bu hayattaki tek beklentisinin aslında hem içeride hem de dışarıdaki memnuniyeti yakalamak olduğunu söyledi. Eğlence ve coşku dolu, huzurlu ve çevresindeki tüm insanlar ile olan ilişkilerinde sevgi dolu olmanın, yaşamı anlamlı kılabilecek tek kilit nokta olduğunu anlattı. İnsanın gerçek anlamda sevdiği ve de layıkıyla sevildiği bir hayatta mutlu olmasının kaçınılmaz olduğunu, dolayısıyla da mutluluğun aslında insanın hem kendi hem de çevresi ile gerçekten tam anlamıyla memnun olduğu bir halde kendini gösterebildiğinden bahsetti.

    Bunları anlatırken de tabi bir yandan bedendeki mutluluğun sağlık ve keyif ile, zihindeki mutluluğun huzur ve neşe ile, duygulardaki mutluluğun aşk, sevgi ve de şefkat ile ve enerjimizdeki mutluluğun da coşku dolu, yüksek bir sevinç hali ile bizde kendini gösterdiğini söyledi. Bu nedenle de bedeni harekete geçirmenin ilk olarak zihinde başladığını, duygular ve enerjinin ise onun takipçisi olduğunu, eğer bu dörtü (beden, zihin, duygular ve enerji) aynı yönde ilerleyebilirse de bu dünyadaki yaratım alanının kolaylıkla açılabildiğini anlattı.

    Bunların tümü aslında pek çoğumuzun içeride çok iyi bildiği ancak dışarıda tam anlamıyla kelimelere dökemediği bir halin farklı bir dille anlatımı bana göre. Çünkü Sadhguru’nun bahsettiği bu sistem, bizlerin dünyasında aslında çok basit bir anlayışla ilerliyor. Bir seçim yapıyorsanız eğer bunun karşılığında da bir diğer alternatiften vazgeçiyorsunuz. Bu sayede de evrenin terazisini sürekli dengeye getiriyorsunuz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Şimdi denge demişken, ben açıkçası çoğu zaman ‘ihtiyaç ile istek’ arasındaki farkı düşünür, ardından da bu düşünceyi kendi yaşamımda canlı tutmaya çalışırım. Bu nedenle de zaman zaman kendime “neye ihtiyacım var” ve “bu istediğim şeyi ben neden istiyorum” diye sorarım. Bilirsiniz insanların çoğu sonu gelmeyen isteklerinin aslında ihtiyaçları olan bir tek şeyin karşılanması ile çözülebileceğini pek düşünmezler. Gerçekten neye ihtiyaçları olduğunu bilemedikleri için de ısrarla kendileri için doğru kabul ettikleri şeyleri istemeye devam ederler. Şamanların tam da bu konu ile ilgili çok sevdiğim bir öğretileri vardır. Eğer kendileri için bir şey istemeye niyetlenirlerse önce istedikleri şeyin dünyanın ve diğer insanların da yararına olup olmadığını düşünürler. Ardından da “ben belki de kendime yenik düştüm, şu an sadece kendi iyiliğimi istiyorum, kendim için daha da fazlasını istiyorum, o nedenle kendim için bir şey istemekten - eğer saf bir niyet ile istemiyorsam - şu an vazgeçiyorum ve bunu doğaya, üzerinde yaşadığım toprak anaya bırakıyorum.” derler. Böylece de “bu ruh ve bu bedende neye ihtiyacım var ise o gelsin ve bana nazikçe öğretilsin.” niyetinde bulunmuş olurlar. Sonrasında da önlerine gelen insanların ve de olayların, evrenin onlar için gönderdiği, onların gelişimleri ve hayatta daha ileri gidebilmeleri için öğrenmeleri, anlamaları gereken hediyeler olduğunu düşünürler. Bu nedenle de her ağacın yaprağının, gökten düşen bir damla yağmurun, önlerine birden çıkan bir hayvanın onlara kendileri hakkında türlü türlü mesajlar verebileceğini düşünürler. Çünkü doğayı dinlerler dolayısıyla da hayatlarını son derece farkında olarak yaşarlar.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu tabiki de basit gibi görünen ancak bir yandan da ucu oldukça derinlere uzanan bir konu. Ancak tabi mesaj almak istediğiniz takdirde en sıradan görünen yerlerde bile bu mesajı alabilirsiniz.

    Örneğin ben bu sabah Sadhguru’nun konuşmasını dinlerken konuşma bana geçenlerde izlediğim bir filmi anımsattı. Marvel’ın meşhur serilerinden birinin son filmi olan bu filmi belki pek çok insan benim gibi yorumlamamış olabilir, ancak ben şu an bugünkü bakış açısının ardından, filmin aslında bana bugünün konusunu önceden getirmiş olduğunu düşünüyorum.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Çünkü bahsettiğim film, aslında bana göre insanın bu dünyada kendisi için olsun istediği şeyleri ve o istediği şeylerin neden (istediği şekilde ve istediği zamanda) olmaması gerektiğini anlatıyor. Tüm dileklerin aynı anda olduğu bir durumda ise, bu yaşamın anlamını yitireceğini ve de güzel olan her şeyi de beraberinde yok edebileceğini başka bir açıdan gösteriyor. Sonrasında da zihin kendine - filmden hareketle - şunu soruyor:

    Dileğimizin ne pahasına olursa olsun kesinlikle gerçekleşecek olduğunu bilseydik bu hayatta tam şu an ilk ne dilerdik? Peki ya o dilekler gerçek olurken bizden nelerin gitmesine onay verirdik? Peki ya bir şeylerin bizden gitmesine hazır değilsek eğer, o zaman o dilekleri dilerken evrenin terazisinin “bir şey alıyorsan bir şey de vermen gerekir” kuralına nasıl dikkat ederdik…?

    İnsan önüne gelmeden düşünmüyor değil mi bu tip şeyleri? Bazı dileklerinin bazı anlarda kabul olduğunu ve bu kabul olan dileklerin hangi anlarda nasıl kabul olduğunu da fazla irdelemiyor. Daha güzel olan hayatın, çok istediği ancak bir türlü olmayan şeylerin olması mı, yoksa hayatında sahip olduğu iyi şeylerin olduğu gibi devam etmesi mi olduğunu da fazla sorgulamıyor. Sadece olsun istiyor. Oysa benim fikrimi soracak olursanız bir dilek, “artık olmasa da olur ben böyle tamamım, daha fazlasına ihtiyacım yok, olduğu kadarı yeterli.” diyebildiğimiz an oluyor. Çünkü artık sadece kendimiz için bir şey istemiyor oluyoruz. Kendimizi artık tamamlamış olarak etrafa, diğer insanların mutluluk ve sevgisi için çabalamaya, dünyaya yardıma başlamış oluyoruz. Dolayısıyla o evrede zaten artık dileklere ve isteklere de ihtiyacımız kalmamış oluyor. Yaşamın içimizden akmakta olduğunu bildiğimiz için de, sonsuz bir huzur ve mutluluk haline erişmiş oluyoruz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “İyi ki tüm dileklerimiz dilediğimiz an gerçek olmuyor” dedirten, bu yaşamdaki isteklerimiz ve ihtiyaçlarımızı bize yeniden sorgulatan bu filmi izlemek isterseniz eğer adı “Wonder Woman 1984.” Sadhguru’nun, makalenin başında anlattığım konuşmalarına ise YouTube üzerinden ulaşabilirsiniz.