Canlı Yayın
Bozlu Art Project, “Mehmet Uygun Kodeksi” isimli ilk Koleksiyon Kitabını çıkardı..
Bozlu Sanat Yayınları, figür resminin Türkiye’de önde gelen isimlerinden biri olan Mehmet Uygun’un yaşamı ve sanatının detaylı bir şekilde ele alındığı “Mehmet Uygun: Yeryüzü Zevkleri Bahçesi” isimli kitap ile eş zamanlı olarak “Mehmet Uygun Kodeksi” isimli ilk koleksiyon kitabını piyasaya çıkardı.
“Yeryüzü Zevkleri Bahçesi” resim serisine ait 77 resmin tamamının içinde yer aldığı ve de Mehmet Uygun tarafından numaralanıp imzalanmış bu koleksiyon kitabının yazarlığını sanat tarihçisi Oğuz Erten üstlenirken, editörlüğünü ise sanat tarihçisi Dr. Özlem İnay Erten yaptı. Sadece 57 adet sınırlı sayıda özel baskısı yapılan bu koleksiyon kitabı, kendi kategorisinde Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyan bir kitap.
Mehmet Uygun’un, hayvan ve insan karışımı fantastik figürlerinin içinde yer aldığı, sanatseverlere metaforlarla örülü alternatif bir dünya kurgusu sunan “Yeryüzü Zevkleri Bahçesi” isimli resim serisi ise, adını Hieronymus Bosch’un (1450-1516) “Cennet ve Cehennem” tasvirlerinin yer aldığı ünlü triptiğinden alıyor. Yaklaşık beş yüzyıl sonra bir sanatçının aynı kavramsal karşıtlığa günümüzden bir bakış önerisi sunan, her biri elle hazırlanan deri kaplı ve özel tasarımlı bir kutu içerisinde, ciltlenmemiş bağımsız sayfalardan oluşan “kodeks” formatında üretilen bu kitabı yakından incelemek isterseniz Bozlu Art Project ile iletişime geçebilirsiniz. (Kodeks, Roma imparatorluğu’nun ilk dönemlerinde parşömenden yararlanılarak yapılmaya başlanan, zamanla parşömenlerin yerini kağıtların aldığı, basit olarak tabletlerin kitap şeklinde bir araya getirilmesinden oluşan kitap şekline verilen addır.)
1500’lerin apokaliptik ressamı Hieronymus Bosch’un “Yeryüzü Zevkleri Bahçesi” adını taşıyan triptik tablosu üzerine 3 yıl önce yazdığım makaleyi ise, Bosch hakkında size daha fazla bilgi vereceği düşüncesi ile aşağıda paylaşıyorum.
https://www.cnnturk.com/yazarlar/guncel/duygu-merzifonluoglu/rol-yapmaya-devam-edersen-kim-oldugunu-hatirlamayacaksin
Eda Sütunç’un “Gelecek Tezgahları” adını taşıyan online sergisi..
Adını Sadie Plant’in “The Future Looms: Weaving Women and Cybernetics” adlı makalesinden alan sergi, kısaca Plant’ın makalesinde ele aldığı konuya yani kadınların teknolojinin icat edilmesi, geliştirilmesi ve kullanılmasında tarihsel olarak sahip oldukları role odaklanıyor. Kadınların bilimsel tartışmalara katılmalarına izin verilmeyen ve uygunsuz görülen bir dönemden ilham alan, bilgisayar tarihinde somut bir makinaya uygulanabilecek ilk bilgisayar programını geliştirme sürecinden bahseden ve farklı bir açıdan kadınları teknoloji tarihine yeniden yerleştiren bu makaleden yola çıkarak Sütunç, gelecek hakkında spekülatif mitler üreterek bu mitleri kendi kültürel ve yaşam deneyimleriyle harmanlıyor ve sanatseverlere bu mitler üzerine yeni hikayeler sunuyor.
Online olarak gezilebilecek olan Eda Sütunç’un bu sergisi, günümüzün mekanik dünyasındaki insan doğasının özünü ve robotik çağa içsel olarak taşıyacağımız özellikleri araştırırken bir yandan da dokumanın bilgisayarların icadı ve sanayi devrimi için katalizör olarak önemini vurgulayan bir sergi. Kavramsal bir açıdan dokumanın, kadınlarla ilişkilendirilişini farklı bir bakış açısından görürken diğer bir yandan ise Orta Anadolu'daki kadınlar tarafından dokunan geleneksel kilimlerde bulunan motiflerin, bölgenin hakim kültürü ve aile yapısını nasıl ortaya koymakta olduğuna tanık olacaksınız.
Türk bir kadın sanatçı olan Eda Sütunç tarafından kurgulanan ve oldukça derin bir kadın konusuna sahip olan bu sergi, Mart ayı’nın önemli günlerinden biri olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde öne çıkan anlamlı sergilerden biri oldu.
Gerçek baklavaların epoksiye dökülerek klasik bir dokuma tezgahında halının motifleri haline geldiği, neon harflerle yazan “aklımda hiçbir düşünce yok, kalbimde hiçbir duygu yok” cümlesinin önünde bir meditasyon koltuğunun durduğu ve içinde farklı disiplinlerden pek çok eserin yer aldığı, 360 derecelik bir tur ile bir yandan gezerken bir yandan da sanatçı ile sesli tur yapabileceğiniz bu sergiyi online olarak gezmek isterseniz aşağıdaki link’i takip edebilirsiniz:
https://kuula.co/post/7VwF2
Yeldeğirmeni Sanat’ta konserler son hız devam ediyor..
Yeldeğirmeni Sanat Direktörü Saba Sümer ile Yeldeğirmeni Kültür Sanat Merkezi’nde katıldığım bir caz konseri öncesi biraz sohbet etme fırsatımız oldu. Pandemi sürecinde en çok zarar gören sektörlerden birinin kültür ve sanat alanı olduğundan, bu nedenle de Kadıköy Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nün yeni bir karar alarak Çarşamba ve Cuma günleri Yeldeğirmeni Sanat Merkezi’nde konserlerine Büyük salonda devam ettiklerini söyledi.
Tabiki de 220 kişilik salon sosyal mesafeye uygun olarak yeniden düzenlenerek 60 kişiye indirilmiş. Dolayısıyla konserler pek çok mekanın aksine Yeldeğirmeni Sanat merkezinde şu an için mesafeli de olsa devam ediyor. Bir saat aralıksız süren özellikle klasik müzik ve caz topluluklarının kuartet, trio ya da duo olarak sahne aldıkları bu konserler 18:00’de başlayıp, 19:00’da bitiyor ve size de bu süre zarfında aynı zamanda tarihi bir kilise olan bu mekanda sanat ile iç içe zaman geçirip derin bir nefes almak kalıyor.
(Yeldeğirmeni Sanat Merkezi, 1895 yılından kalan Tarihi Notre Dame du Rosaire Kilisesi’nin Kadıköy Belediyesi tarafından restore edilerek sanat mekanına dönüştürmüş olduğu tarihi bir yapıdır.)
Arter İstanbul’dan iki yeni sergi..
Nevin Aladağ’ın Arter Koleksiyonu’nda yer alan, Türkiye’de ilk kez 2020 yılında Arter’de sergilenen “İzler” adını taşıyan üç kanallı video yerleştirmesi 25 Mart’ta yeniden izleyici ile buluştu. Pandemi nedeni ile uğradığı kesintinin ardından yeniden ziyarete açılan bu üç kanallı video yerleştirme, Aladağ’ın çocukluk ve ilk gençlik yıllarını geçirdiği Stuttgart kentinin ses ve imgeye dayalı bir portresinden oluşuyor. Daha önce 2017 yılında 57’nci Venedik Bienali’nde gösterilen bu video yerleştirmesini 25 Temmuz’a kadar Arter’de ziyaret edebilirsiniz.
Emre Hüner’in, “Elektroizolasyon: Bilinmeyen Parametre Kayıt-Dışı” başlıklı kişisel sergisi ise Arter’in 25 Mart’ta izleyici ile buluşturduğu ikinci sergisi. Arter, küratörlüğünü Aslı Seven’in üstlendiği bu sergiyi yarı kurgusal bir senaryo metni etrafında şekillenmiş yeni üretimlerden oluşan bir sergi olarak tanımlıyor. Hüner’in film, roman veya mimari yapı gibi formlar arasında aracı bir unsur olarak gördüğü, senaryoyu işlevinden bağımsızlaştıran ve nihai bir sonuca varmak yerine açık bir üretim yöntemi, bir senaryo yazım süreci öneren bu sergiyi 5 Aralık’a kadar Arter’de ziyaret edebilirsiniz.
Bozlu Art Project, “Mehmet Uygun Kodeksi” isimli ilk Koleksiyon Kitabını çıkardı..
Bozlu Sanat Yayınları, figür resminin Türkiye’de önde gelen isimlerinden biri olan Mehmet Uygun’un yaşamı ve sanatının detaylı bir şekilde ele alındığı “Mehmet Uygun: Yeryüzü Zevkleri Bahçesi” isimli kitap ile eş zamanlı olarak “Mehmet Uygun Kodeksi” isimli ilk koleksiyon kitabını piyasaya çıkardı.
“Yeryüzü Zevkleri Bahçesi” resim serisine ait 77 resmin tamamının içinde yer aldığı ve de Mehmet Uygun tarafından numaralanıp imzalanmış bu koleksiyon kitabının yazarlığını sanat tarihçisi Oğuz Erten üstlenirken, editörlüğünü ise sanat tarihçisi Dr. Özlem İnay Erten yaptı. Sadece 57 adet sınırlı sayıda özel baskısı yapılan bu koleksiyon kitabı, kendi kategorisinde Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyan bir kitap.
Mehmet Uygun’un, hayvan ve insan karışımı fantastik figürlerinin içinde yer aldığı, sanatseverlere metaforlarla örülü alternatif bir dünya kurgusu sunan “Yeryüzü Zevkleri Bahçesi” isimli resim serisi ise, adını Hieronymus Bosch’un (1450-1516) “Cennet ve Cehennem” tasvirlerinin yer aldığı ünlü triptiğinden alıyor. Yaklaşık beş yüzyıl sonra bir sanatçının aynı kavramsal karşıtlığa günümüzden bir bakış önerisi sunan, her biri elle hazırlanan deri kaplı ve özel tasarımlı bir kutu içerisinde, ciltlenmemiş bağımsız sayfalardan oluşan “kodeks” formatında üretilen bu kitabı yakından incelemek isterseniz Bozlu Art Project ile iletişime geçebilirsiniz. (Kodeks, Roma imparatorluğu’nun ilk dönemlerinde parşömenden yararlanılarak yapılmaya başlanan, zamanla parşömenlerin yerini kağıtların aldığı, basit olarak tabletlerin kitap şeklinde bir araya getirilmesinden oluşan kitap şekline verilen addır.)
1500’lerin apokaliptik ressamı Hieronymus Bosch’un “Yeryüzü Zevkleri Bahçesi” adını taşıyan triptik tablosu üzerine 3 yıl önce yazdığım makaleyi ise, Bosch hakkında size daha fazla bilgi vereceği düşüncesi ile aşağıda paylaşıyorum.
https://www.cnnturk.com/yazarlar/guncel/duygu-merzifonluoglu/rol-yapmaya-devam-edersen-kim-oldugunu-hatirlamayacaksin
Eda Sütunç’un “Gelecek Tezgahları” adını taşıyan online sergisi..
Adını Sadie Plant’in “The Future Looms: Weaving Women and Cybernetics” adlı makalesinden alan sergi, kısaca Plant’ın makalesinde ele aldığı konuya yani kadınların teknolojinin icat edilmesi, geliştirilmesi ve kullanılmasında tarihsel olarak sahip oldukları role odaklanıyor. Kadınların bilimsel tartışmalara katılmalarına izin verilmeyen ve uygunsuz görülen bir dönemden ilham alan, bilgisayar tarihinde somut bir makinaya uygulanabilecek ilk bilgisayar programını geliştirme sürecinden bahseden ve farklı bir açıdan kadınları teknoloji tarihine yeniden yerleştiren bu makaleden yola çıkarak Sütunç, gelecek hakkında spekülatif mitler üreterek bu mitleri kendi kültürel ve yaşam deneyimleriyle harmanlıyor ve sanatseverlere bu mitler üzerine yeni hikayeler sunuyor.
Online olarak gezilebilecek olan Eda Sütunç’un bu sergisi, günümüzün mekanik dünyasındaki insan doğasının özünü ve robotik çağa içsel olarak taşıyacağımız özellikleri araştırırken bir yandan da dokumanın bilgisayarların icadı ve sanayi devrimi için katalizör olarak önemini vurgulayan bir sergi. Kavramsal bir açıdan dokumanın, kadınlarla ilişkilendirilişini farklı bir bakış açısından görürken diğer bir yandan ise Orta Anadolu'daki kadınlar tarafından dokunan geleneksel kilimlerde bulunan motiflerin, bölgenin hakim kültürü ve aile yapısını nasıl ortaya koymakta olduğuna tanık olacaksınız.
Türk bir kadın sanatçı olan Eda Sütunç tarafından kurgulanan ve oldukça derin bir kadın konusuna sahip olan bu sergi, Mart ayı’nın önemli günlerinden biri olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde öne çıkan anlamlı sergilerden biri oldu.
Gerçek baklavaların epoksiye dökülerek klasik bir dokuma tezgahında halının motifleri haline geldiği, neon harflerle yazan “aklımda hiçbir düşünce yok, kalbimde hiçbir duygu yok” cümlesinin önünde bir meditasyon koltuğunun durduğu ve içinde farklı disiplinlerden pek çok eserin yer aldığı, 360 derecelik bir tur ile bir yandan gezerken bir yandan da sanatçı ile sesli tur yapabileceğiniz bu sergiyi online olarak gezmek isterseniz aşağıdaki link’i takip edebilirsiniz:
https://kuula.co/post/7VwF2
Yeldeğirmeni Sanat’ta konserler son hız devam ediyor..
Yeldeğirmeni Sanat Direktörü Saba Sümer ile Yeldeğirmeni Kültür Sanat Merkezi’nde katıldığım bir caz konseri öncesi biraz sohbet etme fırsatımız oldu. Pandemi sürecinde en çok zarar gören sektörlerden birinin kültür ve sanat alanı olduğundan, bu nedenle de Kadıköy Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nün yeni bir karar alarak Çarşamba ve Cuma günleri Yeldeğirmeni Sanat Merkezi’nde konserlerine Büyük salonda devam ettiklerini söyledi.
Tabiki de 220 kişilik salon sosyal mesafeye uygun olarak yeniden düzenlenerek 60 kişiye indirilmiş. Dolayısıyla konserler pek çok mekanın aksine Yeldeğirmeni Sanat merkezinde şu an için mesafeli de olsa devam ediyor. Bir saat aralıksız süren özellikle klasik müzik ve caz topluluklarının kuartet, trio ya da duo olarak sahne aldıkları bu konserler 18:00’de başlayıp, 19:00’da bitiyor ve size de bu süre zarfında aynı zamanda tarihi bir kilise olan bu mekanda sanat ile iç içe zaman geçirip derin bir nefes almak kalıyor.
(Yeldeğirmeni Sanat Merkezi, 1895 yılından kalan Tarihi Notre Dame du Rosaire Kilisesi’nin Kadıköy Belediyesi tarafından restore edilerek sanat mekanına dönüştürmüş olduğu tarihi bir yapıdır.)
Arter İstanbul’dan iki yeni sergi..
Nevin Aladağ’ın Arter Koleksiyonu’nda yer alan, Türkiye’de ilk kez 2020 yılında Arter’de sergilenen “İzler” adını taşıyan üç kanallı video yerleştirmesi 25 Mart’ta yeniden izleyici ile buluştu. Pandemi nedeni ile uğradığı kesintinin ardından yeniden ziyarete açılan bu üç kanallı video yerleştirme, Aladağ’ın çocukluk ve ilk gençlik yıllarını geçirdiği Stuttgart kentinin ses ve imgeye dayalı bir portresinden oluşuyor. Daha önce 2017 yılında 57’nci Venedik Bienali’nde gösterilen bu video yerleştirmesini 25 Temmuz’a kadar Arter’de ziyaret edebilirsiniz.
Emre Hüner’in, “Elektroizolasyon: Bilinmeyen Parametre Kayıt-Dışı” başlıklı kişisel sergisi ise Arter’in 25 Mart’ta izleyici ile buluşturduğu ikinci sergisi. Arter, küratörlüğünü Aslı Seven’in üstlendiği bu sergiyi yarı kurgusal bir senaryo metni etrafında şekillenmiş yeni üretimlerden oluşan bir sergi olarak tanımlıyor. Hüner’in film, roman veya mimari yapı gibi formlar arasında aracı bir unsur olarak gördüğü, senaryoyu işlevinden bağımsızlaştıran ve nihai bir sonuca varmak yerine açık bir üretim yöntemi, bir senaryo yazım süreci öneren bu sergiyi 5 Aralık’a kadar Arter’de ziyaret edebilirsiniz.
SON DAKİKA
