hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Duygu Merzifonluoğlu Duygu Merzifonluoğlu

    Zaman, bizim zamanımızı bekliyor

    11.07.2019 Perşembe | 15:41Son Güncelleme:

    ‘The Pill Sanat Galerisi’nin son sergisi ‘Yoklukta Var Olmak’ta Pablo Davila eserlerini şiir, müzik, ışık ve bir çeşit boşluk içindeki çokluk hissi ile izleyicisi ile paylaşmış. İçinde edebiyattan bilime, matematikten ünlü düşünürlerin zamanın çeşitli tanımlamalarına vurgu yapan ve anın biricikliğinden ilham alan sergi kesinlikle görülmeye değer.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Galeriye girdiğimde hissettiklerim...

    Galeriye girdiğiniz an bembeyaz duvarların arasında bir çeşit rüya alemine bağlanmış olduğunuzu hissediyorsunuz. Ortada dönüp duran yanan bir ampül sürekli holografik daireler çizerken, simsiyah bir duvar piyanosu piyanistsiz bir biçimde konser üzerine konser veriyor. Piyanoda notaların durması gereken yerde Wislawa Szymborska’nın seçilmiş şiirlerinden ‘İki Kez Olamaz’ şiiri dururken, piyanonun sol duvarında başıboş 38 adet keman yayı gözünüze çarpıyor. Ortalıkta onları anlamlı kılacak bir kemanın olmayışı size hemen, ‘ömrünü adamak için beyaz atlı prensini bekleyen iyi eğitimli kızları çay saatinde yakalamışsınız’ gibi hissettiriyor. Boş duvarlar içinde karşılıklı asılmış iki tablo ise kozmos denilen, içinde on yüz milyon baloncuk gizli gök kubbenin enginliğinin yanında senin insan olarak bir karınca kadar bile olmadığını sana hatırlatıyor. Ardından duvarda asılı bir nota defterinde asla çalınamayacak olan bir bestenin karmakarışık bir hali ile karşılaşıyorsunuz. Fazla yakından bakmazsanız anlayamayacağınız tablo ve çivi izleri ise geriye kalan boş duvarlarda bir sanat eseriymişçesine gözünüze çarpıyor. Yıllarca milim oynamadan sergilenmiş tabloların geride bıraktığı izlerin garip hüznünü hatırlatıyor bu görüntü size ve sevdiğini kaybetmiş, sevdiğinin yerine kimseleri koyamamış, yokluğun izi kalbinde kalmış bir aşığın halini hisseder gibi oluyorsunuz..

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Zaman, bizim zamanımızı bekliyor

    The Pill’in Galeri Yöneticisi Enes Çelenay’dan öğrendiklerim..

    Sergi, zaman ve mekanla ilgili ve zamanın sürekli değişebilen bir kavram olduğunu bize gösteriyor. Çünkü hayatlarımızda sürekli bir şeyleri unutup bir şeyleri hatırlamaya kalkıyoruz. Ortada dönen lamba, saat yönünün tersine dönüyor çünkü burada zaman geriye doğru akıyor. Böylece de bize zamanın gerisine bakmaya kalktığımız vakit, geçmişimizde yüzleşmek ve hatırlamak istemediğimiz şeyler olduğunu hatırlatıyor. Lambaya fazla yaklaşırsak çarparız o yüzden onunla yani zamanla olan dengemizi sürekli korumaya çalışıyoruz. Duvara baktığımızda ise ışıkla beraber bizim görüntümüzün de kendi etrafımızda bizimle beraber döndüğünü görüyoruz. Bu dönüş hali serginin içine o an orada kim varsa o kişileri de dahil etmesine neden oluyor. Çünkü kişilerin gölgeleri ışıkla beraber yere, tavana ve duvara yayılıyor. Duvardaki çerçeve izleri ile ilgili olarak ise Davila galeriye ilk geldiğinde, buranın bir galeri oluşunun, sergilenen eserlerin vakti dolduğunda kaldırılıp yeninin gelişinin sürekliliği ile tanımlandığını ve bu sürekliliği de sergisine dahil etmek istediğini söylüyor. O nedenle galeride önceden sergilenmiş eserleri de kendi eserleri ile beraber sergilemeye kalkıyor. Bunu da ‘ne kadar boyansa da, üzerinden geçilse de onlar bir zamanlar buradaydı. Hafızamızdalar belki ama unutuldular.’ diyerek, o sanatçıların eserlerinin çerçeve izlerini görünür kılarak yapıyor. Duvarda 4 farklı sanatçıya ait çerçeve izleri var. Durmadan çalan piyano ise bir bilgisayar programına bağlı. Bize zamandan bağımsız bir biçimde ‘zaman dursa da piyano çalmaya devam edecek’ diyor. Çünkü yazılmış olan program öyle bir program. (Bu sırada bu piyano 19’uncu yy’ın sonunda ortaya çıkan otomatik piyanolardan biri.) İç içe geçen keman yaylarının sayısı ise 38. Çünkü profesyonel bir yaylı müzik orkestrası için gerekli olan enstrüman sayısı 38. Duvarda asılı olan nota defteri ise birbirinden bağımsız notaların düzenini simgeliyor. Yani bir anlamda bize birbiriyle bağlantılı olmadığını düşündüğümüz her şeyin aslında birbiri ile son derece bağlantılı olduğunu hatırlatıyor. Karşılıklı duran iki tablo ise lazerin bilgisayar programı aracılığı ile tuvali delmesiyle oluşturulmuş iki eser ve Pablo’nun yıldız fotoğraf serisine gönderme yapıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Zaman, bizim zamanımızı bekliyor

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Serginin metinlerinde altını çizdiğim yerler..

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    - Wislawa Szymborska’nın piyanonun nota sayfalarının durduğu yerde karşılaştığımız ‘İki Kez Olamaz’ şiirinde insana ‘bugünün bir de yarını olduğunu hatırlatan’ iki mısrası şöyle diyor:

    ‘… Neden günlerimizi bu kadar gereksiz korku ve hüzünle donatırız?
    Oysa ki geçici olmak onun doğasında var
    Yarın, bugün geçmiş olacak…’

    - Henri Bergson’ın ‘Zaman mı insanlığı meydana getirdi yoksa insanlık mı zamanı?’ sorusunu yeniden akıllara sokup karıştıran Diego Rabasa’nın yazmış olduğu sergi metninde ise Eliot’un ‘dört quartet’inin ilk dizelerinde şöyle yazıyor;

    Zaman, bizim zamanımızı bekliyor

    ‘...Şimdiki zamanın ve geçmiş zamanın
    Her ikisi belki de içindedir gelecek zamanın
    Ve gelecek zaman kapsanır geçmiş zamanda...’

    ‘Neyin önce ve neyin sonra olduğu nasıl belirlenebilir?’

    **

    Zaman, bizim zamanımızı bekliyor

    Mistikler zaman kavramını nasıl anlatır bilirsiniz..
    Zamanı düz bir çizgi halinde düşünürsek, bu düz çizginin üzerinde yaşarken arkamızda bıraktıklarımıza geçmiş deriz. Şu an yaşadıklarımıza şimdiki zaman, önümüzde olan henüz yaşamadığımız şeylere ise gelecek deriz. Bu uzun düz zaman çizgisinin iki ucunu birleştirdiğimizde ise bir çember oluşturmuş oluruz. Doğarız, büyürüz, yaşarız, yaşlanır ve ölürüz. Hepimiz kendi döngümüzü tamamlamaya çalışırız. Tamamlayabilmek için de döngümüzü tekrar tekrar yeniden yaşarız. Çünkü öğrenmemiz gerekenleri öğrenmek, düşük not aldığımız derslerden daha yüksek not almak, unuttuklarımızı beraber hatırlamak, sevemediklerimizi sevebilmek, gerçekte kim olduğumuzu kavramak ve her geçen gün döngümüzün ne olduğunu anlamaya çalışmak için zamana ihtiyacımız vardır. İşte o nedenle zaman bizim bir şeyleri anlayabilmemiz için yarattığımız bir kavramdır. Biz, üzerini örttüğümüz şeylerin üzerini açana, kendi içimizde kendimizi kilitlediğimiz odalardan dışarı çıkarana ve tüm korkularımızdan arınana kadar zaman akmaya devam edecektir. Aynı program çökene kadar piyanistsiz bir biçimde seyircisi olsa da olmasa da çalmaya devam edecek olan Davila’nın piyanosu gibi. Biz bir şeyleri anlayana kadar döngü yeni baştan yaşanacak, geçmiş, gelecek ve şimdi birbiri içinde yok olana kadar da müzik çalmaya devam edecektir.

    Zaman, bizim zamanımızı bekliyor

    Balat'taki 'The Pill’in zaman ve mekandan aslında nasıl da bağımsız olduğumuzu anlatan sergisi bu hafta sonu sona eriyor. Bilginiz olsun.