hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Esra Öz Esra Öz

    Bir Başkadır psikolojik açıdan nasıl mesajlar veriyor?

    05.12.2020 Cumartesi | 12:11Son Güncelleme:

    Yayınlandığı ilk günden bu yana kamuoyunda dikkatleri üzerine çeken 'Bir Başkadır' dizisi  neden bu kadar çok konuşuluyor? Beğenenler olduğu kadar eleştiri de alan diziyi psikolojik açıdan mercek altına aldık.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Türkiye'nin farklı sosyo-ekonomik sınıflarından karakterleri bir araya getirilen dizi, gerçekleri ele alma açısından çok fazla konuşuldu. Psikiyatristler ve psikologlar bu tür dizilerin işlenirken nasıl olması gerektiği ve doğrularını yanlışlarını ele aldı.

    Bir psikiyatriste gidildiğinde görüşmeler dizilerdeki gibi mi oluyor? Psikiyatristlerin kendileri de terapi görüyor mu? Psikiyatristler doğru şekilde yansıtılmış mı? Psikiyatristler ya da psikologlar vakalarını başkalarına anlatıyor mu? Dizilerdeki psikiyatrinin işlenmesini nasıl değerlendiriyorlar? 

    Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniğinden Dr. Gamze Erzin, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniğinden Uzm. Dr. H  Ayça Kaloğlu ve Klinik Psikolog Dr. Zeynep Maçkalı ile konuştum.

    “Terapi seanslarına başlamadan önce hastalarla bir anlaşma yaparız”

    “Psikiyatrik tedavi hemen hemen doğru şekilde yansıtılmış diyebiliriz” diyen Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniğinden Dr. Gamze Erzin, “Peri ve Meryem arasındaki görüşmelerin terapi seanslarına ait olduğu izlenimi izleyiciye verilse de bu konuda sözlü bir anlaşma yapmadıklarını görüyoruz. Sadece Peri, Meryem’e ‘Seni haftaya da görmek isterim, sohbet edebiliriz’ şeklinde birkaç cümle kuruyor. Terapi seanslarına başlamadan önce hastalarla bir anlaşma yaparız. Bu konuda hastanın da motivasyonunu ve ihtiyaçlarını öncelikle anlamaya çalışırız. Hastaya onunla birlikte nasıl yol alacağımızı, seansların süresinin kaç dakika olacağını ayrıntılı olarak anlatırız.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Örneğin böyle bir bilgilendirme en başından itibaren yapılmış olsaydı Meryem Peri’ye hediye getirmeyi düşündüğünde, Peri’nin bunu anlaşma kuralları gereğince alamayacağını bilirdi ve bu nedenle de Meryem hediyesi kabul edilmediği için, Peri de kabul edemediği için rahatsızlık hissetmezdi. Fakat Meryem’in seanslara devam edip edemeyeceği konusundaki baştaki kararsızlığı, Peri’nin devlet hastanesi koşullarında çalışan bir psikiyatrist olması, görüşmelerin yalnızca 3 ya da 4 kez gerçekleşmesi aralarındaki durumu daha çok terapi öncesi değerlendirme aşaması olarak ele alabileceğimiz konusunda ipucu veriyor.” dedi.

    Çoğu psikiyatristin terapi aldığını kaydeden Erzin, “Özellikle psikoterapi alanında ilerlemek isteyen, hastadan önce kendini tanımak isteyen, bir terapi seansının gidişatını gözlemlemek isteyen psikiyatristler için kendilerinin de terapi almaları oldukça faydalı.” diye konuştu.  

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Bir psikiyatrist hastasının karşısında ağlayamaz, ağlamamalıdır”

    “Psikiyatristler hastalarını yalnızca süpervizyon aldıkları kişilere hastalarının yazılı onayının alınması koşuluyla görüşmeler konusunda yardım alabilmek için anlatabilirler” diyen Erzin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peri’nin bu konuda Meryem’e bilgi vermemesi psikiyatristlerin güvenilmez olabileceği ile ilgili bir kaygı uyandırsa da gerçekte hasta gizliliğinin her psikiyatristçe uygulanan ve değişmez bir etik kural olduğunun bilinmesi gerekir. Bir psikiyatrist hastasının karşısında ağlayamaz, ağlamamalıdır. Hastaya kendisi ile ilgili ‘evli değilim’ gibi bireysel bilgileri paylaşmamalıdır. Bunun yerine bunu neden sorduğunu görüşmeli ve bu sorunun cevabı ne olursa olsun onu anlayabileceği ile ilgili hastayı bilgilendirmelidir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bir diğer durum da Peri’nin Meryem ile olan seanslarında duygularına hakim olma konusunda güçlük çekmesi ve bu konuyu hayatının merkezine koyması. Tabi ki iş çıkışı aklımıza takılan, bize bir yerden tanıdık gelen, kendi içimizde başka duyguların uyanmasını ve durumların hatırlanmasını sağlayan hastalarımız, seanslarımız oluyor. Fakat bu durumlardan en az şekilde etkilenmek; hastalara öncelikle zarar vermemek adına iyi bir terapist olabilmek için önce kendimizi tanımaya ve anlamaya çalışıyoruz. Bu nedenle de genelde uzun yıllar terapi alıyoruz. Hatta bazı terapi metotlarını, örneğin psikanalitik yönelimli psikoterapiyi uygulayabilmek için terapi almak elzem.

    Peri’nin daha önce terapi alıp almadığını bilmiyoruz ama bir şekilde süpervizyona gidip kendi gerçekliği ile yüzleşmek istemesi oldukça umut verici. Bu durumda süpervizöre de oldukça iş düşüyor, psikiyatristi yargılamadan onun gerçeklikle yüzleşmesini sağlaması, duygularının kaynağına ulaşmaya çalışması gibi. Fakat orada da bir sınır ihlali var; psikiyatrist ve süpervizörü arkadaşlar bu nedenle de bu durum aralarındaki ilişkiyi karmaşıklaştırıyor ve psikiyatristin de süpervizöründen yararlanmasını engelleyici bir faktör oluyor. Süpervizörün tek ihlali burada değil üstelik bir de Peri ile görüştüklerini arkadaşına anlatıyor. Süpervizör de psikiyatristten aldığı bilgileri başka kimse ile konuşamaz, yazamaz, filmini çekemez.”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bir Başkadır psikolojik açıdan nasıl mesajlar veriyor

    “Günlük yaşam sorunları için bile psikiyatriye başvurabileceğinin gösterilmesi oldukça olumlu”

    Dizilerdeki psikiyatrinin işlenmesini olumlu bulduğunu söyleyen Erzin, “Özellikle psikiyatriste gitmenin hala yadırgandığı, garipsendiği; psikiyatrik hastalıkların damgalandığı bir toplumda insanların günlük yaşam sorunları için bile psikiyatriye başvurabileceğinin gösterilmesi oldukça olumlu. Sanırım bu yüzden bu diziler bir senaryodan ibaret olsalar bile psikiyatristler olarak psikiyatrik tedavinin en doğru şekilde gösterilmesini oldukça önemsiyoruz. Birçok film ve dizide de haliyle senaristler ve yönetmenler bir psikiyatristten danışmanlık alıyorlar.

    Fakat bir yandan da psikiyatrinin iyi işlenmediği diziler beklenti oluşturabiliyor. Onunla birlikte ağlayan ki bu aslında hastayı yük altına sokan bir durumdur, sarılan, “Ben senin annen olurum” diyen terapist beklentisi gerçek dünyada hastayı hayal kırıklığına uğratabilir. Çünkü bu tür eylemler terapi sırasında olmaması gereken eylemlerdir. Hasta- terapist ilişkisini bozar ve hastanın tedaviden faydalanmasını engelleyen bir unsur olabilir.” şeklinde konuştu.

    “Danışan, psikiyatristi tarafından yönlendirilmez, ne yapması ve ne yapmaması gerektiği söylenmez”

    Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniğinden Uzm. Dr. H  Ayça Kaloğlu, “Psikoterapi, rahatlama amaçlı “sohbet etmek”, “çocukluğa inmek”, “bilinçaltını temizlemek”, “akıl vermek”, “yol göstermek” değil. Psikoterapi , kişide farkındalık oluşturmayı ve beceri kazandırmayı amaçlayan, belli ilkeleri ve hedefi olan bir tedavi yöntemidir.  Danışan, psikiyatristiyle çıktığı içsel yolculuğunda, psikiyatristi tarafından yönlendirilmez, ne yapması ve ne yapmaması gerektiği söylenmez. Varoluşçu psikiyatr  Victor Frankl, “İnsan kendisi için karar verir. Bu yüzden eğitimin amacı karar verme yeteneğini geliştirmek olmalıdır..” der.

    Bu söze çok katılırım. Terapinin amacı, kişinin karar verme, baş etme ve uyum sağlama yeteneğini geliştirmektir.  Danışan,  kendisi için, kendi karar vermelidir. Psikoterapi, farklı kuramlar ve teknikler bağlamında yapılsa bile; tüm kuramlar, psikoterapi sürecinde danışan ve terapist arasında kurulan ilişkinin tedavideki önemi üzerinde durur. Psikoterapi , öncelikle danışan ve terapist arasında,  güven ortamını sağlamayı hedefler. Terapistinin kendisini eleştirmeyeceğine, anlamaya ve yardım etmeye çalışacağına inanan bir kişi, sorunlarını konuşmaktan çekinmeyecek, terapistle kurduğu güven ilişkisinin desteğiyle, değişmek için çaba gösterecektir.” dedi.   

    “İnsanların hekimiyle paylaştıkları, asla ve asla reklam ve prim malzemesi değildir! Her psikiyatr, bir tıp doktoru olarak, tıbbın evrensel etik ilkelerine uymak zorundadır”

    Psikiyatristlerin vakalarını başkalarına anlatması konusunda Kaloğlu, şunları söyledi: “Son dönemde sır tutma yükümlülüğü konusunda bazı meslektaşlarımın maalesef yeterince dikkatli davranmadığını görüyorum. Danışanlarımızın duygu ve düşünceleri, yaşadıkları, bizimle paylaştıkları; mahremdir, kıymetlidir. Görevimiz, bu bilgilerle Twitter’da tespitlerde bulunmak,   Instagram’da kendi reklamımızı  yapmak değil, insanlara yardımcı olmaktır. İnsanların hekimiyle paylaştıkları, asla ve asla reklam ve prim malzemesi değildir!

    Her psikiyatr, bir tıp doktoru olarak, tıbbın evrensel etik ilkelerine uymak zorundadır. Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’ nün 9.maddesi ‘sır saklama yükümlülüğü’ dür. Bu madde  : “Hekim mesleğini uygularken hastasından öğrendiği sırları açıklayamaz. Hastanın ölmesi ya da o hekimle ilişkisinin sona ermesi, hekimin bu yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz” der. Yani, psikiyatristler vakalarını başkalarına anlatamazlar, anlatmamalıdırlar. Psikiyatri için, bu kuralın iki istisnası vardır.

    Birincisi; hastanın bize anlattıklarının saklanması durumunda, hastanın ya da öteki insanların yaşamının tehlikeye sokulması durumudur. Örneğin bir hastam, kendisinin ya da bir başka insanın hayatını sonlandırmakla alakalı ciddi plan, uğraşı, eylem içindeyse; artık bu durumda sırrın saklanmasından ziyade insan hayatının korunması öncelikli olur.

    İkinci istisnai durum ise, eğer terapi seansları için ‘süpervizyon’ alıyorsak, yani terapi seanslarını bizden daha deneyimli hekim veya hekim grubuyla paylaşıp denetimden geçeceksek söz konusu olur. Böyle bir durumda da mutlaka hastanın kimlik bilgileri gizli tutulur ve terapiye başlamadan hastanın süpervizyon hastası olacağı konusunda bilgilendirme yapılır. Eğer hasta süpervizyon hastası olmayı kabul etmezse artık o hasta süpervizyon hastası yapılamaz. Kabul ederse de tüm kimlik bilgileri gizli tutularak, sadece terapi senasları bir diğer psikiyatristle ele alınacak şekilde paylaşım yapılır.”

    “Psikiyatristler de terapi görebilir”

    Psikiyatristlerin de terapi gördüğüne değinen Kaloğlu, “Psikoterapi sadece psikopatoloji durumlarında yapılmaz. Psikoterapi, kişinin kendi iç dünyası hakkında farkındalığını artırmayı amaçlar. Geliştireceği yeni uyum ve baş etme stratejileriyle kişinin günlük hayatın stres ve sorunlarıyla baş etme kapasitesini artırır. Bu bağlamda, psikoterapiler sadece belli, sınırlı hasta gruplarına uygulanmaz. Psikiyatristler de terapi görebilir; özellikle psikanalitik psikoterapiler gibi bazı özel terapi alanlarında çalışmak ve uzmanlaşmak isteyen terapistlerin kendilerinin terapi sürecinden geçmesi, eğitimin de bir parçasıdır.” diye konuştu.

    “Danışanına sarılan, teselli eden, danışanın ablası rolüne giren, danışanının ‘Abla’ dediği, danışanına ‘Kardeş’ diye hitap eden bir  terapist barındıran dizilerin, gerçek bir psikoterapi seansını   yansıtmadığını söyleyebilirim”

    Yakın zamana kadar, psikiyatrinin maalesef başvurmaya çekinilen; ‘Psikiyatriye gidersem  bana deli diyen olur ’ diye başvurmaktan kaçınılan bir tıp  dalı olduğunu vurgulayan Kaloğlu, “Halen başvuran hastalarım arasında, psikiyatrik destek ve tedavi almakla ilgili çekinceleri olan, bunun ileriki hayatında karşısına çıkacağını düşünenler olabiliyor. Bu bağlamda, televizyon dizilerinde psikiyatrinin işlenmesinin, terapi seanslarına yer verilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. İnsanlar, yaşadıkları ruhsal sıkıntıların sadece kendilerinde olmadığını gördüklerinde, yardım arama konusunda daha cesur oluyorlar. Kişi paylaşmaya çekindiği sıkıntısının diğer insanlarda da olabildiğini gördüğünde;   bu durumun : ‘kendisi kaynaklı bir sorun değil’, ‘bazı insanlarda görülebilen bir ruhsal hastalık’ olduğunu düşündüğünde tedavi için cesaretleniyor.

    Günümüzde, dizilerin girmediği ev yok, dolayısıyla diziler toplumun farkındalığının artmasında kıymetli. Son dönemde psikoterapi konulu diziler oldukça popüler ve çok sayıda. Elbette, ruhsal hastalıklar konusunda   toplumu bilgilendirirken ve farkındalığı artırmaya çalışırken, yanlışlardan kaçınılması uygun olacaktır. Psikoterapi, çerçevesi, sınırları ve ilkeleri olan bir tedavi metodudur. Hastalarımızla kurduğumuz ilişki “abla-kardeş”, “dost-arkadaş”   ilişkisi değildir. Bunun tedavi   edici bir yanı da yoktur. Bu sebeple; danışanına sarılan, teselli eden, danışanın ablası rolüne giren, danışanının ‘Abla’ dediği, danışanına ‘Kardeş’ diye hitap eden bir   terapist barındıran dizilerin, gerçek bir psikoterapi seansını yansıtmadığını söyleyebilirim.

    Psikiyatri konulu diziler içinde, online bir platformda yayınlanan Bir Başkadır isimli dizide yansıtılan psikoterapi sahnelerinin, ideale en yakın aktarıldığını düşünüyorum.  Terapist, hastasıyla özel bir bağ kurmaz, teselli vermez, hediye almaz, evine gitmez. Psikoterapide tedavi eden, kardeşlik, arkadaşlık ilişkisi değildir. Öyle olsaydı, zaten kişi, eşi dostu arkadaşıyla sorununu çözmüş olurdu.” şeklinde konuştu.

    “Psikoterapi görüşmelerinde danışanla karşılıklı oturmak, terapötik ilişkide arada başka unsurların masa gibi eşyaların olmaması da önemli”

    “Dizi boyunca psikiyatrik görüşmeden çok, psikoterapi görüşmelerine tanık oluyoruz” diyen Klinik Psikolog Dr. Zeynep Maçkalı, “Meryem’in yaşadıklarından nasıl etkilendiğini anlamasına eşlik edilmesi gereken görüşmelere. En son bölümde Peri’nin içindeki katı, dogmatik parçanın çözülmesiyle görüşmedeki duruşu ve de oluşu değiştikten sonra görüşme daha canlanıyor, bununla birlikte Meryem’in anlattığı olayları kavrayışı da değişiyor, daha farkında olabiliyor. Tabi, bir de psikoterapi görüşmelerinde danışanla karşılıklı oturmak, terapötik ilişkide arada başka unsurların masa gibi eşyaların olmaması da önemli. Fakat Peri’nin masa arkasında kalmayı tercih etmesi de dikkate değer.” dedi.  

    “Dizide gerek Peri’nin gerekse süpervizörünün danışanları hakkında, takip ettikleri vakalar üzerine arkadaşlarıyla konuştuklarını görüyoruz. Bu psikoterapi mesleğinin etik ilkeleri açısından uygun değil”

    “Psikoterapiyle ilgilenen ruh sağlığı profesyonellerinin psikiyatristler, klinik psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, psikiyatri hemşireleri dikkate alması gereken etik ilkelerin başında gizlilik geliyor” diyen Maçkalı, “Zaten dizide de Peri ‘burada konuşulan burada kalır.’ diyor Meryem’e. Süpervizyon çalışması kapsamında süpervizörümüz olan kişiyle danışanımızın hayat öyküsünün belli parçalarını paylaşabiliriz, fakat bu noktada böyle bir çalışmadan danışanımıza bahsetmek yükümlülüğümüz var. Danışanın onam vermesiyle, kendi hayatına dair ‘gizli’ bilgileri süpervizörümüzle paylaşabiliriz. Dizide gerek Peri’nin gerekse süpervizörünün danışanları hakkında, takip ettikleri vakalar üzerine arkadaşlarıyla konuştuklarını görüyoruz. Bu psikoterapi mesleğinin etik ilkeleri açısından uygun değil.” şeklinde konuştu.

    “Ruh sağlığı profesyonelleri, özellikle de psikoterapiyle ilgilenenler, mutlaka kendilerinin de psikoterapi sürecinden geçmeleri gerekli”

    Ruh sağlığı profesyonellerinin, özellikle de psikoterapiyle ilgilenenlerin, mutlaka kendilerinin de psikoterapi sürecinden geçmeleri gerektiğini dile getiren Maçkalı, “Çünkü ruhsal sürece eşlik etmek için insanın kendi ruhsal sürecinin nasıl olduğunu anlaması çok önemli. İnsan kendini duydukça ve anladıkça, karşısındaki kişiyi daha empatik bir şekilde duyabilmesi ve danışanın duygularına eşlik edebilmesi mümkün olabiliyor. Hatta psikoterapi konusunda daha nitelik bir hizmet verebilmek için süpervizyon da çok önemli. Ruhsal sürece eşlik ederken, neyi nasıl yapıyoruz, nerede zorlanıyoruz, zorlanmayı nasıl aşabiliriz, neyi iyi yapabiliyoruz, gibi soruların da ele alınması gerekli ve önemli.” diye konuştu.

    “Yansıtılan sahnelerin etik açıdan dikkatle değerlendirilmesinin gerektiğini düşünüyorum”

    Dizi boyunca psikoterapi ve süpervizyon görüşmelerinden belli anlara tanık olunduğuna değinen Maçkalı, şunları söyledi: “Psikoterapötik görüşmelerde masa arkasında olmamak önemlidir. Danışanla kurulan ilişkide sınırlar olsa da mesafenin olmamasına dikkat edilmeli. Psikoterapi sürecinde zorluk yaşayan bir ruh sağlığı profesyoneli psikiyatristler, klinik psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, psikiyatri hemşireleri zorluklarını konuşmak ve danışana yarar sağlama ve zarar vermeme ilkesi açısından daha iyi hizmet verebilmek adına süpervizyon da almalı. Bunun da dizi de yansıtılmış olduğunu görüyoruz. Fakat yansıtılan sahnelerin etik açıdan dikkatle değerlendirilmesinin gerektiğini düşünüyorum.”

    “Bu tür dizilerde, kimi yerde öğüt verilmesi kimi yerlerde danışanın hayatına neredeyse dahil olunan bir tutum içinde olunması psikoterapi sürecinin yanlış değerlendirilmesine neden olduğunu”

    Dizilerdeki     psikiyatrinin işlenmesini sadece psikiyatri veya psikoloji değil, psikoterapi açısından da değerlendiren Maçkalı, şu yorumda bulundu: “Son dönemde dizilerde ruhsal açıdan zorluk yaşayan kişilerin süreçlerine tanık oluyoruz. Ne yazık ki Kırmızı Oda ve Masumlar Apartmanı dizilerini henüz seyretme fırsatı bulamasam da fragmanlar da dikkatimi çeken, kimi yerde öğüt verilmesi kimi yerlerde danışanın hayatına neredeyse dahil olunan bir tutum içinde olunması ya da danışanın yaşadıklarına dair katı ve net değerlendirmeler yapılması. Bunların psikoterapi sürecinin yanlış değerlendirilmesine neden olduğunu düşünmekteyim.”