hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Uzman Psikolog Irmak Atak Uzman Psikolog Irmak Atak

    Çok normal

    22.02.2021 Pazartesi | 09:11Son Güncelleme:

    İnsanlar, seans odasında ya da bir sohbet ortamında zaman zaman “Sizce ben normal miyim? Bu davranışım normal mi?” gibi sorular sorar. Almak istedikleri yanıt ise çoğunlukla “evet”tir. Peki, nedir bizi bu denli normallik kaygısına düşüren? Bir yandan da herkes farklı olmak isterken!

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Öncelikle normal kavramını ele almak gerekiyor. Kelimenin kökü; norm, yani “yargılama ve değerlendirmenin kendisine göre yapıldığı ölçüt”. O halde normali de kısaca “bu ölçüte uyan” şeklinde alabiliriz. Daha başlangıç noktasında, bu kavramın değişken bir zemini olduğunu fark ediyoruz. Bu ölçüt neye göre alınıyor? Çoğunluğa. Çoğunluğu kim oluşturuyor? Biz, siz, onlar. Bir toplumdaki çoğunluk, bir diğer toplumla aynı olmayacaktır. Bize normal gelen bir davranış, başka bir topluluk için normal olmayabilir. Ya da aynı toplum, farklı zaman dilimlerinde farklı şeyleri normal kabul edebilir. Türkiye’de elli yıl önce normal görülen bir durum, günümüzde normal kabul edilmeyebilir. Geçmişte iki kişinin telefonla konuşabilmesi için; iki evde de sabit telefon olması ve iki kişinin de evinde olması şarttı. Oysa şimdi; istediğimiz her an, her yerde, herhangi birini akıllı telefonumuzdan arıyor ve hatta görüntülü konuşabiliyoruz. Anormal olan, telefon kullanmamak oldu! Özetle, normallik dediğiniz zaman, elinizdeki ölçütlerin ne kadar değişken ve yoruma açık olduğunu unutmamakta fayda var.

    Ben normal miyim, sorusuna cevap ararken bir diğer yol ayrımı da, hangi normallikten bahsettiğinizdir. Sizin kişisel normaliniz ve toplumsal normallik, her zaman örtüşmeyebilir. Kişinin genel davranış kalıpları üzerinden belirlenen bir norm mu yoksa toplumsal bir norm mu ele alınmalıdır? Örneğin, “Bu tam onluk bir hareket, hiç şaşırmadım.” dediğinizde kişinin normalini dikkate alıyorsunuzdur Bir davranış, kişinin genel hal ve hareketleri dikkate alındığında normal olabilir ama belki toplumun geneli düşünüldüğünde o kadar da normal değildir.

    Normallik değerlendirmesi, teorik bir düzlemde de kalmıyor üstelik. Gerçek hayata doğrudan etkileri var. Depresyondan, dikkat eksikliğine kadar ruhsal sorun tanıları, uzmanlar tarafından bu normallik - anormallik üzerinden şekilleniyor. Normal görülen, değişkenlik gösterdikçe anormal kabul edilen de değişiyor. Sonuç olarak, hastalıklar için tanı kriterleri değişiyor, azalıyor, artıyor, bambaşka bir hal alıyor. Bu ölçütler, bir sürü insanı doğrudan etkiliyor ve etiketliyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    O halde, kendimizi değerlendirirken bu karmaşık sistemin dışında düşünmek daha iyi olabilir. Her birimizin hayatı, yaşadıkları, düşündükleri bambaşka. Dünyalarımız eşsiz. “İyi” olduğumuzu, sağlıklı olduğumuzu bilmek, duymak istiyoruz. Normallik hissi, bize bunu sağlıyor. Oysa her bir seçim, her bir adım, her hayat birbirinden farklı. Siz kendi yolunuzda ilerliyorsunuz. Önünüze çıkan engeller başka, size güç veren dayanaklar başka. Dolayısıyla, sizi değerlendirirken toplumun çoğunluğu değil, kendi biricikliğiniz ele alınırsa ancak adil olunabilir. Elbette toplumla temas ettiğiniz alanda bir orta yol bulunacaktır, ancak genele uymak adına kendi özgünlüğünüzden ödün vermemeniz de çok normal. Kendi ritminizde, kendi melodinizle dans etmeniz çok normal. Kendinize göre sevmeniz, üzülmeniz, düşünmeniz, yaşamanız çok normal.
    Kendi özümüzle barışık olduğumuz, içimize kulak verdiğimiz, zarar vermeden yol aldığımız bir hayatta; her şey normal.