hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    "Çanakkale geçilmez; ancak aşılabilir!."

    20.03.2022 Pazar | 11:41Son Güncelleme:

    Bahriyeliler bilir; biz hatırlatalım!. Çanakkale Boğaz seyri tamamlandığında, geminin seyir defterine yazılan jurnalde; daima “ çıkıldı “ ifadesi kullanılır. Zira, her yer “geçilir”, ama Çanakkale geçilmez!.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Tarihi değiştiren Zafer’in 108. Yılına girerken, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, kahraman gazi ile şehitlerimizin aziz ve temiz hatıraları önünde, bir kez daha tazim ve hürmetle eğiliyoruz.

    Çanakkale Boğazının daha kısa sürede aşılmasında modern teknolojinin tüm kazanımlarını sunan ve gemi ile fiili seyir süresini on kat kısaltan yeni köprümüzün hayırlı olmasını diliyoruz.

    Ukrayna’ daki savaş, üç haftanın tamamlandığı bir süreçte, can kayıpları ve ülkeden kaçışlar ile devam ediyor. Rusya’ ya karşı duran ABD liderliğindeki blok, ana mücadele mekanizması olarak sundukları Yaptırım Mekanizması’ nı genişletmeye; yeni kademelere taşımaya kararlı gözüküyorlar. Nitekim, dördüncü bir aşama olarak devreye alınan “ Rusya’nın uluslararası ticaretteki tercihli ülke statüsünün değiştirilmesi” girişiminin Kongre’den geçirilerek yakın zamanda devreye alınması işinde ciddi bir ilerleme kaydedildiğini izliyoruz. Rusya ile ticareti, 1930’ lardan kalan korumacı duruş ve zihniyete çeken bu gelişmenin, dünya ticareti ve küreselleşme dinamikleri üzerinde keskin ve tartışmalı etkileri tetiklemesinden kaygı duyulmalıdır. Etkinliği tartışmalı bir “geçici araç” olarak görülmesi gereken Ambargo-Yaptırım’ ların; sürdürülebilir küresel ticaret-tedarik üzerinde “kalıcı-bozucu” etki doğurma riski, her zamankinden fazladır. Üstelik, Türkiye dahil, her ülke bazında özgün değerlendirmelerin yapılması gerekmektedir. İşte, burada, uluslararası ticarette kullanılan kritik bir kavram olan; “ ülke bağımlılık oranı” na müracaat etmeliyiz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Türkiye’nin toplam dış ticaret açığının % 47’ si; bir ülke ( Rusya ) kaynaklıdır. Üstelik, 2012-17 arasında sözkonusu oran %23 iken, son dört yılda iki mislinden fazla artarak % 51 seviyesini aşmış ve maalesef, “ dışticarette mutlak ülke bağımlılığı “ sularına girilmiştir. İthal edilen ürünler bazında durum şöyledir:

    Ayçiçek yağı; % 80, buğday; % 58 ( Ukrayna ile birlikte % 80 ), demir-çelik yarı mamulleri; % 59, şerit alüminyum; % 51, petrol; % 38, kömür; % 35, mineral yakıt; % 28.

    Yukarıdaki rakamlar, ülkemizin Rusya ile ticaret yapılanmasındaki özel ve tüm dışticaret kabiliyetinde genel nitelikli “kırılgınlık” ve “yumuşak karın sıkıntısı” na işaret etmektedir. Şimdilerde, Rusya hedefli yaptırım-ambargo kutusunun kapağının kere açıldığına; zincirlerinin salındığına bakarak acil tedbirler almanın; strateji geliştirmenin zamanıdır. Bu süreçten en çok örselenmeye aday ve üstelik yüksek enflasyonla hırpalanmış bir ülke olduğumuz acı gerçeği herhalde unutulamaz! Üstelik, yaptırım sürecini kendi menfaat ile önceliklerini gözeterek oluşturan, o surette uygulamaya alan ( listeden enerji ithalatçısı GazPromBank’ın hariç tutulması, SWIFT engelinin onbeş gün sonra başlatılması, vb. ) ABD ve AB’den bu konuda anlayış ile yardım beklemek gerçekçi olmayacaktır. İş, başa düşmektedir!.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Geride bıraktığımız hafta içinde, farklı merkez bankaları, genel beklentilere uygun “faiz kararları” açıkladılar; FED ve İngiltere Merkez Bankaları 25 bips.lik artış gerçekleştirirken, Japonya Merkez Bankası ile TCMB “pas geçti” ler. FED’ in, büyüme oranları ile ilgili aşağı yönlü revizyonu, pandemi sonrası normalleşme sürecine paralel olarak enflasyon ile mücadele temasının daha uzun süre gündemde kalacağı sinyali olarak okunabilir. “Fiyat istikrarını sağlama” görevine ilaveten “dengeli istihdam oluşturma” misyonu ile vazifeli FED’in, burada başarılı olduğu, %3.5 civarında seyreden işsizlik rakamları ile teyit edilmiş oldu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kendisine verilmiş ana görevi; “fiyat istikrarını sağlamak/enflasyona geçit vermemek” olan TCMB’nin, bu dönem de faiz aracını kullanmaktan imtina ederek, “ gelişmeleri izleme modundan çıkmadığı “ görülüyor. Bundan sonraki duruş ve kararlarına ışık tutacak; piyasaya yön verecek ibarelerin aranıp, tarandığı Para Politikası Kurulu karar metni de bu bakımdan yetersiz kalıyor. Son dönemin parlatılan “cari fazla” ibaresinin metinden çıkarılması daha gerçekçi bir duruşa işaret etse de; mevcut enflasyon aritmetiği ile uyuşmayan “ orta vadeli % 5 hedefi “ nin ısrarla muhafazası izaha muhtaç bir tutum olmayı sürdürüyor; “enflasyon hedeflemesi mekanizması”nı sakatlayıcı etki doğuruyor.

    Merkez Bankamız, PPK karar metinlerini; kapsam ve ifade tutarlılık/zenginliği bakımından yeniden ciddiyetle ele almalıdır; ihtiyaç duyulan “genel kabul görmüş merkez bankacılığı teknik inisiyatif ve öncülüğü”ne giden yol şemasını gözden geçirme zamanıdır.