Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

Dokuz Doğurtan Doksan Gün Ve Sonrası..

26.06.2025 Perşembe | 13:02Son Güncelleme:

Ticaret vergileri üzerinde görüşme ve pazarlık için tanınan doksan günlük süre 9 Temmuzda sona eriyor. An itibarıyla, ABD’nin süreç başlangıcında ortaya attığı “90 Günde 90 Anlaşma” sloganının içi doldurul(a)mamış bulunuyor.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Hiç şüphesiz, İsrail’in İran’a saldırısı gibi sıcak gelişmeler, dikkat ve çabaları başka yöne çekici rol oynuyor. Geçtiğimiz Nisan ayı başında Trump tarafından “ilan/dikte edilen” yeni tarife oranları ve yeni ticaret düzenlemelerinin geleceği, İngiltere hariç, tüm ülkeler için belirsizlik tablosunun dışına taşınamıyor.

Nitekim, “Yaz Dönemi Davos’u” olarak adlandırılan ve Çin ev sahipliğinde Tianjin kentinde süren Ekonomi Zirvesinin, tamamen bu konudaki tartışma ve olası senaryo çalışmaları üzerinden devam ettiği izleniyor. Trump’ın alışılagelmiş kalıp ve üslup dışına çıkarak doğrudan hedef aldığı FED Başkanı Powell’ın da “tarifeler konusuna ve modern zamanlarda benzeri bulunmadığı için tahmin zorluğu” boyutuna kuvvetle vurgu yapması not ediliyor. Her ne kadar muhtemel stagflasyon senaryosuna ağırlık tanınmadığı ifade edilse de, FED’in, Trump tarafından açıkça talep edilen faiz indirimi kararı bakımından “bekle-gör” moduna geçtiği değerlendiriliyor. Bu bağlamda, FED içerisinden sayıları artan üye seslerinin; “yakın erimde faiz indirimi” yönündeki açıklamaları da ayrıca dikkat çekiyor.

Powell’ın temel yaklaşımı; artan vergilerin yukarıya çekeceği fiyat artışları/pahalılık etkisi üzerinden enflasyonun da seyrini yukarıya çevirmesi riski üzerine yapılandırılıyor. Faiz için “pas geçme” kararının açıklandığı Haziran toplantısında, bu yıl için enflasyon tahmininin (0,3 puan) yukarıya; büyüme öngörüsünün ise (gene 0,3 puan) aşağıya güncellenmiş bulunduğu hatırlanıyor. Her ne kadar, FED yönetimi stagflasyon tehditini uzakta görüyorsa da, olası bir “gerileyen büyüme ortamında artan durgunluk” ikliminin getireceği zorluk ve karmaşıklık faktörlerini de tamamen analiz dışına taşımıyor. Bu sebeple, Powell yönetiminin; Trump’ın; “şimdi faiz indir; enflasyon artar ise o zaman gereğini yaparsın!” söylemine mesafeli duruşu sürdürdüğü görülüyor. Bu noktada, muhtemel senaryo ve ayrıntılı okumalara dikkat kesilmek gerekiyor.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Tanınmış uzmanlardan, Apollo Global Management Başekonomisti Torsten Slok, tarife artış ve düzenlemelerinin tipik “stagflasyon etkisi” doğurabileceği; ekonomik yavaşlama/küçülme ihtimalini arttırırken, fiyatlarda yukarı yönlü baskı oluşturabileceğine işaret ediyor. Zaten, güncel FED açıklaması ve finansal çevrelerin çoğunluklu değerlendirmesi bakımından benzer bir tablonun karşımıza çıktığı görülüyor. İşte, bu bağlamda, ABD ekonomisi/dolar ile ilgili olarak dört temel senaryo ortaya çıkıyor:

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

İlk çeyrekte %0,3 gerileyen ve 2022 yılından bu yana ilk kez daralan ABD ekonomisindeki geçen yılın rekor büyümesinde “yavaşlama ve hatta yarı yarıya azalma” ihtimali beliriyor;

Enflasyonun, yıl sonu itibarıyla %3 düzeylerinde gerçekleşmesi beklenirken, Trump’ın Nisan ayı tarife açıklamasından önceki öngörünün sadece %2,4 seviyesinde olduğu hatırlatılıyor;

Son onsekiz aydır genel artış eğilimi içine giren işsizlik oranlarının %4,2’den, %4,4 düzeyine; 2026 sonunda ise %5’i aşması riski çalışılıyor. Genel olarak düşük ve kabul edilebilir bu oranların, 1970 ve 80’lerde yaşanan stagflasyon dönemlerindeki benzer etki dinamiklerini hatırlattığı ifade ediliyor;

Önümüzdeki oniki ay için resesyona girme ihtimali Trump’ın Nisan başındaki tarife açıklamalarının öncesinde ortada yok iken, sonrasında %25 oranına taşınıyor. Tarife görüşme ve pazarlıklarındaki gelişmelere göre risk oranının, takip eden günlerde daha da yukarıya güncellenmesi imkan dahilinde görülüyor.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Tarife ve oranlar ile ilgili yeni düzenlemeler kesinlik kazanmadan, ABD eksenli tüm ticaret faaliyetlerinin limbo/iki arada-bir derede çemberinin dışına çıkamayacağı ve tüm ekonomik aktörlerin, “dokuz doğurmaya” devam edecekleri anlaşılıyor. Üstelik, bu terminin bitiminden sonra yeni ve değişken vade/mühlet ve süreçlerin bizi beklemesi ihtimali de, gün geçtikçe artıyor.

Bir önceki makalemizde (*) yer verdiğimiz dünya şehirleri yaşanılabilirlik endeksi kapsamında ülkemiz ve şehirlerine yer verilmediğinden hareketle; Türkiye’den sadece İstanbul’un, yüz tam puan üzerinden 57,8’lik skor ile yüz kırk şehir arasında 113. sırada yer aldığını belirtmek isteriz.
(*) “Şehir, FED, Dolar ve Servet”, cnnturk.com, 19.06.2025