hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    Geçim ekonomisine dönüş..

    07.04.2024 Pazar | 15:44Son Güncelleme:

    Haftalar süren tanıtım çalışmaları; atışma ile tartışmaların ardından seçimlerin yapıldığı ve henüz geride kaldığı günleri yaşıyoruz. Bu günlerde, seçim sonuçları ile ilgili farklı değerlendirme ve tartışmalara şahit olunurken, bilimsel temelli ve objektif analizlerin ancak kesinleşmiş oy dökümleri -ağırlıkla Belediye Meclisi- esas alınarak tamamlanabileceğini hatırlatmak isteriz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Seçim Ekonomisi iklim ve gidişatından, görece rutin Geçim Ekonomisi konjonktürüne geçişte; ılımlı bir seyir izlenen ilk haftayı geride bıraktık. Dokuz günlük Bayram tatili bu rutine; “ayar vermekle beraber” piyasa tepkileri ve Dolar-Türk Lirası paritesinde olumsuz/aşırı tabloların ortaya çıkmadığını izledik. Temelde, “beklenti yönetimi” olarak tanımlanan ekonomide, artık gözler uzun tatil sonrasına; Nisan ayının üçüncü haftası ile başlayan sürece yoğunlaşacak..

    Seçimin hemen sonrasında, iktidarın her kademesinden enflasyon-karşıtı politikaların kararlı ve bütüncül yaklaşım ile sürdürüleceğine dair kuvvetli beyanların yanısıra, bu işin parasal politikalar bacağını temsil eden TCMB’ nin, sandıkların kapanmasından saatler sonra start verdiği ek tedbirler silsilesinin devreye girdiğine şahit olundu. Bu cümleden olmak üzere, seçim öncesinde, uzun ve uzatılmış tartışmalara konu edilen tüketici kartı azami faiz oranları üzerindeki artış ile Merkez Bankası Mektubu en çok öne çıkan iki eko-politik gelişmeyi teşkil etti. Esasen, seçim öncesinde, gösterge faizdeki önemli artışlara rağmen, tam dört ay boyunca kredi kartı azami oranını 3,66’ da sabit bırakan Merkez Bankası, 4,25 düzeyi ile teknik güncelleme yapmış oldu. Dolayısıyla, telkin ve/veya düzenleme yoluyla bundan sonra bu kulvarda (varsa) atılacak adımlara bakmak gerekir. Öte yandan, TCMB’ nin; 1211 sayılı yasanın amir hükümlerince senelerdir gönderdiği Açık Mektup ise, rutin mahiyet ve muhtevası adeta görmezden gelinerek, sanki Banka’ nın, “asgari ücrette tek artış” formülünü lanse etmesi bağlamında değerlendirildi. Araç bağımsızlığı temelinde ve sadece parasalcı bakış ile mesuliyet penceresinden analiz edilmesi gereken bu teknik-model bazlı duruş, kendi içerisinde tutarlı, ancak, siyasi erkin nihai kararına bağlı bir sürece işaret etmektedir. Bu bağlam ve tonlamada dahi, toplumun ücretli/emekli kesiminden kaynaklanan tepkinin yanısıra, medyada öne çıkarılan ana vurgusunun bu tema olduğu gözlemi, herhalde, yönetim erkini elinde tutanların önümüzdeki karar ve politika oluşturma süreçlerinde dikkate alınacaktır. Son olarak, % Nisan tarihli ve 2023 yılı enflasyonu etiketli Açık Mektubun, geçtiğimiz dönemlere kıyasla daha uzun (beş sayfa) ve kapsamlı tutulduğunu not etmeliyiz. Şimdi, artık, geçmişten yapılan okumalar ışığında, gelecek parasal ve diğer (mali-yapısal) bütüncül politikaların tasarım ile uygulamasında daha etkin olma irade ile pratiğini devreye alma zamanıdır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Mart ayı dış ticaret rakamları, dış ticaret dengesinde itibari bir düzelmeye işaret etmektedir. Bu dönemde, dış ticaret açığımız %10 düzeyinde gerilemiştir. Enerji ve altın hariç İhracatın İthalatı Karşılama Oranı 1.5 puan artış kaydetmiştir. Ancak, bu manşetlerin alt kırımlarına bakıldığında, ilk çeyreklik ( Ocak-Mart) seriler temelinde daha keskin tespit ve gözlemler bizi karşılamaktadır:

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İhracatımız, görece yatay seyretmekte; ilk çeyrekteki artış oranı %4 düzeyinin altında kalmaktadır. Dış ticaret dengesindeki iyileşmenin ağırlıklı sebebi, aynı dönemde ithalatımızın üç misli oranda düşüş kaydetmiş olmasıdır. Dış ticaret açığımız % 40 oranında azalırken, dış ticaret hacmimizde %7’ ye yakın bir kayıp yaşanmıştır. İhracatın İthalatı Karşılama Oranı, %75 düzeylerinde takılıp kalmakta, iyileşme tablosu; büyük ölçüde enerji ithalatındaki düşüşten kaynaklanmaktadır. İlk çeyrekteki dış ticaret açığı rakamı yirmi milyar doları aşmış; son oniki ay faturası doksaniki milyar dolara ulaşmıştır.

    Mart ayı toplam ithalatındaki düşüşün; enerji dışındaki alt kırımlarında ilk sıraları, hammadde-ara mallar ve yatırım malları gruplarının alması dikkat çekicidir. “İhracata mal hazırlama” bakımından ithalata olan bağımlılık-girdi oranları hesaba katıldığında, ihracat projeksiyonlarımızın yeniden değerlendirmeye alınması gerekecektir. İlaveten, tüketim malları ithalatındaki güncel aylık artış oranının, tam aksi yönde ve %20 gibi yüksek bir düzeye ulaştığı izlenmektedir. Söz konusu gelişmenin, yerli imalat sanayi eksenli büyüme-istihdam önceliklerine yardımcı rol oynamayacağı açıktır. Genel bir yaklaşımla, ihracatımızın; ithalatımızın ancak dörtte birini karşıladığı ifade edilebilir. Küresel ölçekte rekabet gücü olan 1600 civarında ürün ile dünya pazarlarında varlık gösteren Türkiye; ihracatının %50’ sini on ülkeye gerçekleştirirken, ithalatında ilk on ülkenin ağırlığı (dış ticaret bağımlılığı) %60’ı aşmaktadır. Dış pazar- ülke ve ürün çeşitlendirmesine gerek olduğu; ana rekabet kaldıracının görece düşük değerli kur değil ve fakat, global marka-yüksek katma değer olduğu sulara doğru süratle yelken açma zamanı gelmiştir. Enerji hariç tutulduğunda, %85’ lere tırmanan İhracatın İthalatı Karşılama Oranı; hesaplara altın hariç olarak katıldığında, % 92 düzeyine ulaşarak, ülkenin yüksek dış ticaret potansiyeline işaret etmektedir. Başta Avrupa Gümrük Birliği revizyonu olmak üzere, Serbest Ticaret ve Tercihli Ticaret Anlaşmaları (STA ve TTA) gereken adımların atılması; dış ticaret çerçeve ile mekanizmalarının güçlendirilmesi, her zamankinden önemli ve öncelikli duruma gelmiştir. Yılın ikinci çeyreği ve sonrasında yeniden hakim olan geçim Ekonomisi konjonktüründe, Türkiye ekonomisinde yapılacak çok iş; aşılacak çok engel bulunmaktadır.