

1926 yılında Gazi Günü olarak başlayan bu kutlu gün, 1935’de Atatürk Günü ve 1938’de Gençlik ve Spor Bayramı olarak anılıyor. Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni emanet ettiği gençlere atfettiği değer ve yüklediği milli sorumluluk, her 19 Mayıs’ta yeniden yaşanılıyor.
Türkiye nüfusunun yaklaşık %15’ini demografik olarak oluşturan gençlerimizin güncel profil ve kendine özgü dinamiklerine, bu vesile ile yeniden değinmek gerekiyor.
Benzeri özel günlerde olduğu üzere TÜİK, Gençlik Bayramı’nda TÜİK, bu kez “İstatistiklerle Gençlik, 2024” derleme çalışmasını kamuoyuna sunuyor. 15-24 yaş arasındaki fertlerden oluşan genç nüfus oranımızın son yetmişbeş yıl zarfında %20.8 düzeyinden, %14.9 değerine gerilediği anlaşılıyor.
Hızlı yaşlanma sarmalına girmiş olan ülkemizde, genç nüfus oranlarının; 2040 yılında %12, 2080’de %8.8 ve 2100 senesinde %7.2 seviyelerine gerilemesi öngörülüyor. “Genç Nüfus Fırsat Penceresi” temelinde ülkemizin avantajlı durumundan hızla uzaklaştığı anlaşılıyor.
Türkiye’de çalışma çağının başlangıcı olan 15 yaşındaki gençlerimiz için beklenen yaşam süresinin 63.5 yıl olduğu ortaya çıkıyor. Genç istihdam oranımız, OECD ortalamasının altı puan altında kalıyor ve geniş tanımlı genç işsizlik oranı %37 civarında hesaplanıyor. Her dört gencimizden birisinin; ne eğitimde ne de istihdamda olan nüfusa dahil olduğu görülüyor. Yükseköğretimde okullaşma oranı bakımından %43 düzeyine yaklaşılmış olsa da, bu üst düzey kurumlardan mezun olanlarda işsizlik oranının %25 dolaylarında seyrettiği izleniyor.
Keza, gençlerimizin %65’inin almış oldukları eğitimden; %80’inin ise işlerinden memnun oldukları yönündeki beyanları dikkat çekiyor.
Geride bıraktığımız haftanın küresel eko-politik gündeminde Trump-ABD başlıklarının ön plandaki yerini koruduğu izleniyor. Çin ile varılan geçici süreli anlaşma ile “kesin çözümsüzlük ihtimali” bertaraf edilmiş ve piyasalar görece rahatlamış görünüyor. Nitekim, artan risk ve koyulaşan belirsizlik ortamında “güvenli liman koltuğuna yalnız başına kurulan” altın fiyatlarında gerileme, dolar/tahvil ve borsalarda görece prim yapma eğilimleri kendisini gösteriyor.
Üstelik, “10 trilyon dolar tutarında kazanç sağlama hedefi” ile Ortadoğu seyahatini tamamlayan Trump da gene manşetlerden inmiyor; Suudi Arabistan/Katar/Birleşik Arap Emirlikleri turnesi ile, bir nefeste, dört trilyon dolara yakın bir skoru garantilemiş oluyor. Ancak, Arap müttefikleri tarafından “sevindirilen” Trump-ABD cephesi, haftanın son günü Moody’s derecelendirme şirketi duyurusu ile en azından bu sevincini tam olarak yaşayamayacak gibi duruyor!.
Moody’s, kuruluşundan bu yana tam 108 yıldır, 21 kademeli not cetvelinde “tam not” verdiği ABD’nin kredi notunu aşağıya düşürdüğünü deklare ediyor. 2023 yılında, mükemmel nota dokunmadan, kredi notu görünümünü negatife çeviren kuruluş, bu son açıklamasıyla; not indirimine giderken, görünümü de “durağan” olarak değiştirmiş oluyor. Esasen, ABD’nin tam/kusursuz kredi notunu, daha önceleri Standard&Poor’s (2011) ve Fitch (2023) derecelendirme kuruluşları tarafından düşürülmüş olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Bu açıklamasıyla adeta “kervana katılan” Moody’s, ABD için büyük mali açıklar-devlet borcu ve artan borçlanma faiz maliyetleri faktörlerini kararın dayanakları olarak deklare ediyor.
Nitekim, 1 Ekim tarihinde başlayan şimdiki bütçe dönemindeki kümülatif bütçe açığının bir trilyon doları aştığı ve geçmiş yıla göre %13 daha fazla bir oranda yükseldiği görülüyor. İlaveten, 36 trilyon doları aşan dış borcu ile ABD en görülen yüksek borçluluk düzeylerini temsil ediyor. Ortaya çıkan tablonun, Trump yönetimine; ABD ekonomisinin köklü problemlerine çözüm bulma yolunda gümrük vergileri ve/veya yatırım-fon çekme adımlarının ötesinde daha yapısal ve uzun soluklu adımları devreye sokma ihtiyacını hatırlatması gerekiyor. İlk okumalara göre, önümüzdeki günlerde ABD doları ve tahvillerinde aşağı yönlü ve altın için bu kez yukarı yönlü eğilimlerin ağır basma ihtimalleri kuvvetlenmiş bulunuyor.
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutluyor, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere İstiklal Savaşımız kahramanlarının aziz ve temiz hatıraları önünde, bir kere daha saygı ve minnetle eğiliyoruz.
1926 yılında Gazi Günü olarak başlayan bu kutlu gün, 1935’de Atatürk Günü ve 1938’de Gençlik ve Spor Bayramı olarak anılıyor. Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni emanet ettiği gençlere atfettiği değer ve yüklediği milli sorumluluk, her 19 Mayıs’ta yeniden yaşanılıyor.
Türkiye nüfusunun yaklaşık %15’ini demografik olarak oluşturan gençlerimizin güncel profil ve kendine özgü dinamiklerine, bu vesile ile yeniden değinmek gerekiyor.
Benzeri özel günlerde olduğu üzere TÜİK, Gençlik Bayramı’nda TÜİK, bu kez “İstatistiklerle Gençlik, 2024” derleme çalışmasını kamuoyuna sunuyor. 15-24 yaş arasındaki fertlerden oluşan genç nüfus oranımızın son yetmişbeş yıl zarfında %20.8 düzeyinden, %14.9 değerine gerilediği anlaşılıyor.
Hızlı yaşlanma sarmalına girmiş olan ülkemizde, genç nüfus oranlarının; 2040 yılında %12, 2080’de %8.8 ve 2100 senesinde %7.2 seviyelerine gerilemesi öngörülüyor. “Genç Nüfus Fırsat Penceresi” temelinde ülkemizin avantajlı durumundan hızla uzaklaştığı anlaşılıyor.
Türkiye’de çalışma çağının başlangıcı olan 15 yaşındaki gençlerimiz için beklenen yaşam süresinin 63.5 yıl olduğu ortaya çıkıyor. Genç istihdam oranımız, OECD ortalamasının altı puan altında kalıyor ve geniş tanımlı genç işsizlik oranı %37 civarında hesaplanıyor. Her dört gencimizden birisinin; ne eğitimde ne de istihdamda olan nüfusa dahil olduğu görülüyor. Yükseköğretimde okullaşma oranı bakımından %43 düzeyine yaklaşılmış olsa da, bu üst düzey kurumlardan mezun olanlarda işsizlik oranının %25 dolaylarında seyrettiği izleniyor.
Keza, gençlerimizin %65’inin almış oldukları eğitimden; %80’inin ise işlerinden memnun oldukları yönündeki beyanları dikkat çekiyor.
Geride bıraktığımız haftanın küresel eko-politik gündeminde Trump-ABD başlıklarının ön plandaki yerini koruduğu izleniyor. Çin ile varılan geçici süreli anlaşma ile “kesin çözümsüzlük ihtimali” bertaraf edilmiş ve piyasalar görece rahatlamış görünüyor. Nitekim, artan risk ve koyulaşan belirsizlik ortamında “güvenli liman koltuğuna yalnız başına kurulan” altın fiyatlarında gerileme, dolar/tahvil ve borsalarda görece prim yapma eğilimleri kendisini gösteriyor.
Üstelik, “10 trilyon dolar tutarında kazanç sağlama hedefi” ile Ortadoğu seyahatini tamamlayan Trump da gene manşetlerden inmiyor; Suudi Arabistan/Katar/Birleşik Arap Emirlikleri turnesi ile, bir nefeste, dört trilyon dolara yakın bir skoru garantilemiş oluyor. Ancak, Arap müttefikleri tarafından “sevindirilen” Trump-ABD cephesi, haftanın son günü Moody’s derecelendirme şirketi duyurusu ile en azından bu sevincini tam olarak yaşayamayacak gibi duruyor!.
Moody’s, kuruluşundan bu yana tam 108 yıldır, 21 kademeli not cetvelinde “tam not” verdiği ABD’nin kredi notunu aşağıya düşürdüğünü deklare ediyor. 2023 yılında, mükemmel nota dokunmadan, kredi notu görünümünü negatife çeviren kuruluş, bu son açıklamasıyla; not indirimine giderken, görünümü de “durağan” olarak değiştirmiş oluyor. Esasen, ABD’nin tam/kusursuz kredi notunu, daha önceleri Standard&Poor’s (2011) ve Fitch (2023) derecelendirme kuruluşları tarafından düşürülmüş olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Bu açıklamasıyla adeta “kervana katılan” Moody’s, ABD için büyük mali açıklar-devlet borcu ve artan borçlanma faiz maliyetleri faktörlerini kararın dayanakları olarak deklare ediyor.
Nitekim, 1 Ekim tarihinde başlayan şimdiki bütçe dönemindeki kümülatif bütçe açığının bir trilyon doları aştığı ve geçmiş yıla göre %13 daha fazla bir oranda yükseldiği görülüyor. İlaveten, 36 trilyon doları aşan dış borcu ile ABD en görülen yüksek borçluluk düzeylerini temsil ediyor. Ortaya çıkan tablonun, Trump yönetimine; ABD ekonomisinin köklü problemlerine çözüm bulma yolunda gümrük vergileri ve/veya yatırım-fon çekme adımlarının ötesinde daha yapısal ve uzun soluklu adımları devreye sokma ihtiyacını hatırlatması gerekiyor. İlk okumalara göre, önümüzdeki günlerde ABD doları ve tahvillerinde aşağı yönlü ve altın için bu kez yukarı yönlü eğilimlerin ağır basma ihtimalleri kuvvetlenmiş bulunuyor.
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutluyor, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere İstiklal Savaşımız kahramanlarının aziz ve temiz hatıraları önünde, bir kere daha saygı ve minnetle eğiliyoruz.