hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    "Kendim yaparım; kendim yıkarım!.."

    24.04.2022 Pazar | 11:20Son Güncelleme:

    İnsanlık tarihi; “birbirini takip eden DEĞİŞİM’ler ve yeni(lenen) DÖNEM-KONJONKTÜR’lerin akışı” olarak düşünülebilir. Tarihsel akışın belli dönemlerinde ortaya çıkan dinamikler, “Kırılma” veya “Büyük Değişim” sıfatları ile tanımlanan derinlik ve kapsayıcılık niteliklerini taşırlar. Şimdilerde cevaplandırılması gereken soru şudur: “İçinde bulunduğumuz (ahir) zaman; sözü edilen çapta bir kırılma ve/veya değişim sürecine mi işaret etmektedir?.”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Elbette, olayların sıcağında yaşarken, değişim ve gelişim süreç ile dinamiklerine “yukarıdan bakmak” kolay değildir. Süregelen “savaş”; “pandemi”; “enflasyon” gibi, daha önce de yaşanmış ve ileride yaşanılacak, ancak, “rutin-dışı” olarak sınıflandırılan dinamiklerin varlığı, yaşattığı zorluk ve doğurduğu travmalar bakımından, genel resim’i görmemizi; okumamızı zorlaştırmaktadır. Bu gibi dönem ve durumlarda, başta Eko-Politik olmak üzere, bilimsel disiplin ve yaklaşımların “aydınlatıcı ve objektif perspektifleri” ne, her zamandan fazla ihtiyaç duyulduğunu hatırlatmalıyız.

    İçinde yaşadığımız Ekonomik Düzen ve Geçerli Finansal Mimari; yaklaşık olarak seksen yıldır geçerlilik ve hakimiyetini sürdürüyor. “Son büyük savaş” ın galibi Amerika’nın; bu kapsayıcı sistemin kurucusu ve koruyucusu olduğuna, herhalde şaşırmamak gerekir! Nitekim, 1944 yılında toplanan Bretton Woods Konferansı ile “ekonomik mimari” oluşturulmuş; altın çıpasına sahip temel “rezerv para” tanımlanmış; Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu(İMF) gibi sistemin ana aktörleri tesis edilmiştir.

    Bu ana çerçeve; 1971 yılındaki büyük revizyon ( altın karşılığı- çıpasının kaldırılması ) dahilinde günümüze kadar sürdürülmüş; ekonomik akış ile gidişatın ana çerçevesini ve deyim yerinde ise “oyun kuralları”nı belirlemeye devam etmiştir. Seksen yıldır süren bu sürecin önemli satırbaşları arasında, Petrol Krizi (1973); Sovyet Bloğu’nun çöküşü (1990); Çin’in; “tedarik merkezi haline getirilmesi” ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO)’ ne kabul edilişi (2001); Küresel Kriz(2008) sayılmalıdır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kapsam ve dozu değişen oranlarda sürekli eleştiri ve örtülü/açık saldırılara konu olan küresel ekonomik sistem, esas itibarıyla, NEO-LİBERAL YAKLAŞIM ve tınıların ağır bastığı bir profil temelinde tanımlanagelmiştir. “ Neo-Liberalizm” kavramı, ilk defa zikredildiği (W. Lippmann Kollokyumu-Paris, 1938) dönemlerden bu yana, mevcut ekonomi düzeni eleştirilerinde öne çıkarılan; temel alınan esas platformu oluşturmuştur. Senelerdir gündemde olan “ kapitalist sistem eleştirileri”, aslında neo-liberal kılıf altında sürdürülen ABD hakimiyetindeki sistem ile işleyişi ve onun ana kurumlarını hedef almaktadır.

    Tarihte daha önce yaşanmış, ancak, mahiyeti bakımından “olağandışı dönem-konjonktür” nitelemesi içinde kalan Pandemi sürecinin yaşattığı travma dalgası; iki aydır devam eden Ukrayna’daki savaş trajedisi ile adeta bir “anafor” a dönüşmüştür. Savaşın süresi ve yayılması konusunda güvenilir kestirimlerde bulunmak, an itibarıyla mümkün değildir. Bu süreçte, zaten; “dünya kaynaklarının paylaşım ve kullanımındaki eşitsizlik” temelinde hırpalanan küresel ekonomik düzen, eleştiri oklarının ortak hedef tahtası haline gelmiştir. İnsanlık tarihi boyunca defalarca ortaya çıkan; “daha adaletli bir düzen” talebi yeniden üst perdeden seslendirilmeye; sahnede ön plana çıkmaya başlamıştır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Büyüme tahminlerinin aşağı yönlü, yoksulluk oranlarının ise yukarı yönlü revize edildiği; enerji ve gıda kulvarlarında derin kriz okumalarının yapıldığı; yaptırım-ambargo mantığı ile “içe kapanıcı-korunmacı” yaklaşımların ön aldığı bir tarihsel sürecin yaşandığı açıktır ve “küresel boyutta ÇÖZÜM” arayışlarının peşine düşülmüştür. Küresel düzendeki “büyük çatlak”, yaygın ve örtülemez bir rahatsızlık kaynağı haline gelmiştir.

    Mevcut sistemin kritik isimlerinden ve FED’den sonra ABD Hazinesi’nin emanet edildiği Yellen’in, geçtiğimiz hafta Atlantik Konseyi toplantısındaki ifadeleri; yeni bir açılım ve vaziyet edişin adeta “işaret fişeği” olarak kabul edilmelidir. “ Küresel ekonomide oyun kurallarının yeniden belirlenmesi” kuvvetli ifadesinin yanında, yönetici-emanetçisi olduğu sistemin ana aktörleri olan “ Dünya Bankası ve İMF’ nin yeni yapıya kavuşturulmaları gerektiğine” dair tespitlerinin altı dikkatle çizilmelidir. Belki de, “yeni bir Bretton Woods ihtiyacı”, seksen yıllık bir geçmişten sonra, seslendirilmeye başlanmıştır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Konuşmanın; en az kapsamı kadar önemli olan boyutu, hiç şüphesiz; “zamanlaması” dır. Belki de, tarihin önemli bir kırılma/dönüşüm evresine girdiğimiz zamanların getireceği yeni çözüm ihtiyaçlarına karşı, son büyük savaşla elde edilmiş “kurucu hakimiyet ve insiyatifi kaybetmeden; başka unsurlara kaptırmadan” duruş almanın, öncü salvolarına şahit oluyoruz.

    Mevcut küresel eko-politik düzenin kurucusu ve banisi olan hakim güç, adeta,“ kendi eseri hakkında başkasının vaziyet etmesi” ihtimalini zayıflatmak istemekte; elinde tuttuğu inisiyatifi kaptırmaya yanaşmamaktadır. Belki de bu günler, neo-liberal tınılı kapitalizmin ana “fazilet” lerinden birisinin; kendi ürünü “kirli çamaşırları yıkarken” de, kontrol ve kazanç fırsatlarını kollamak ve kovalamak olduğu tespitini hatırlama / hatırlatma ve MERKEZDE OLMA / DURMA zamanıdır.