hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    Sanayi'mizi, İSO 500 üzerinden okumak..

    19.06.2022 Pazar | 10:23Son Güncelleme:

    Ekonomide, “ Kalkınma ” ile hemhal edilmiş; “ Yaşam Kalitesi-Refah “ ile taçlandırılmış bir BÜYÜME MODELİ’ ne öncelik tanınması gerekir. Bu bağlamda, eğer bir Sürdürülebilir Büyüme Denklemi ortaya konulacak ise, buradaki ana parametre ve itici gücün; “ (Rekabetçi) Sanayi-İmalat Sektörleri “ olması gerektiği açıktır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İstanbul Sanayi Odası, senelerdir sürdürdüğü İSO 500 Araştırması ile ülkemizin en büyük ve rekabetçi kesimini oluşturan kuruluşların adeta “fotoğrafını çekmeyi” başarmaktadır. Geçenlerde açıklanan en güncel (2021 yılı) veriler üzerinden “ sanayideki gelişim, risk ve sorunları “, rekabetçi pencere’ den okuma zamanıdır:

    Geçen yıl Türkiye ekonomisinde kaydedilen %11’lik büyüme’ nin itici gücü “ ihracat “ ise, bu kulvarda sanayi tarafından sağlanan katkı oranının % 90’ nı aştığını not ederek başlayalım. Üstelik, sanayi’ nin büyüme oranı; ülke oranından %50 daha fazla bir düzeyde(16.6) gerçekleşmiştir. İlaveten, sanayide elde edilen “ciro”larda, enflasyondan arındırılmış artış oranı %28’ lere, “karlılık artışı” ise % 62’ lere ulaşmıştır. “Vergi öncesi şirket karları” kaleminde elde edilen reel artış ise, geçen seneye göre iki kat artarak, %75 oranına yükselmiştir. Kısacası, 2021 yılının, sanayimizin en büyükleri bakımından çok kazançlı bir dönem olduğu görülmektedir. O halde duruma uygun manşeti atalım:

    “2021, sanayinin devlerinin rekor satış ve kar yılı oldu!”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Küresel kriz koşullarının; artan dış talep/değeri düşen lira/enflasyonun ücretleri eritici etkisi başta olmak üzere, pek çok faktör etkileşiminde ortaya çıkan bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz açıktır.
    Tablo’ nun farklı ton ve kontürlerine de gözatmak; onları ıskalamamak durumundayız:

    İSO 500’ de ilk elli kuruluşun ezici hakimiyeti kırılamamıştır; kamu sektörüne ait şirket sayısı %2 oranından bile azdır; ülkemizin otuziki kenti listede yer almamakta, İstanbul’un ağırlığı devam etmektedir; toplam kaynaklar içinde borçlar, şimdiye kadarki en yüksek, özkaynaklar ise en düşük payı almıştır( sanayi; büyük oranda kredi ile dönmektedir! ); yaratılan katma değer içinde en yüksek oran ( % 34 ) düşük teknoloji yoğunluklu sanayilere aittir.

    473 imalat sanayi firmasından, 189’ u düşük teknoloji yoğunluklu sanayilerde; 141 firma orta-düşük; 129 şirket orta-yüksek teknoloji yoğunluklu sektörlerde yer almakta; faaliyet göstermektedir. Öte yandan, yüksek teknoloji kabiliyet ve yeteneğine sahip şirket sayımız, geçen seneye göre iki adet kayıpla 14 adede gerilemiştir.

    TÜİK’in “İmalat Sanayindeki Girişimlerin Teknoloji Düzeyine Göre Dağılımı” verilerine bakılırsa; envanterdeki 51489 kuruluşun sadece 462 tanesi “yüksek teknoloji firması” klasmanına girmekte; yarısından fazlasını “düşük teknolojili firmalar“ teşkil etmektedir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu sayıların gösterdiği üzere, sıradan-emtialaşmış ürün ile yola/rekabete devam kıskacı dışına çıkma; kısır döngüyü yenme sürecinde ayrıcalıklı İSO 500 özelinde alınacak daha çok mesafe; yapılacak çok iş olduğu görülmektedir.

    Uzun vadeli/sürdürülebilir büyüme, Teknoloji ve Verimlilik ( düşen ücretler payı temelinde değil! ) ile mümkündür ve burada ana kılavuz herhalde sanayinin en büyükleri olmalıdır.