Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

Ticaret (Hareket) ve Bereket (Büyüme)

12.06.2025 Perşembe | 12:37Son Güncelleme:

Ekonomide, “hareket” in; “bereket” i getirdiği biliniyor. Her ölçek ve kapsamdaki piyasalarda ticaret/alışveriş hacim ve temposu ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki varlığını her zaman hatırlatıyor.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Artan belirsizlik ve keskin değişimler andacında, hareket/bereket formülünün olumsuz; hız kesici, tempo düşürücü etkilere açık hale geldiği gözleniyor. İşte, günümüz konjonktüründe yaşanan “ticaret savaşları” özelinde, aşağı yönlü revizelerle hırpalanan küresel büyüme öngörüleri tam da bu gerçeği doğrulamış bulunuyor. Önceki makalemizde paylaştığımız Almanya ve Hollanda değerlendirmelerine ilaveten şimdi elimizde yeni ve kapsamlı bir çalışma bulunuyor: Dünya Bankası’ nın 138 sayfa hacmindeki “Küresel Ekonomik Beklentiler” Haziran 2025 Raporu (*)

Önce küresel, takiben bölge ve ülke bazında üç yıllık ekonomik büyüme/bereket tahminlerine yer verilen çalışmanın, önümüzdeki günlerde tamamlanacak diğer iki bölüm başlığına dikkat çekmek gerekiyor; “Doğrudan Yabancı Yatırımlarda (FDY) Gerileme ve Çözüm Yolları” ve “Kırılgan ve Çatışmalardan Etkilenen Gidişat: İç İçe Geçmiş Krizler, Çoklu Kırılganlıklar”…

Çin ve ABD arasındaki görüşme sürecinde Londra etabından olumlu bir hava ortaya çıksa da, önceki deneyimlerden kalan “ani sürpriz” kartı halen masada duruyor. Üstelik, “90 Günde 90 Anlaşma! ” benzeri sloganların içinin henüz doldurulamadığı; İngiltere dahil hiçbir ülke ile resmi sözleşme imzalanamadığı da izleniyor.

 

Başkan Trump’ın; “150 civarında ülke ile görüşme sürecinde bazılarına şartları mektupla göndermeye başlayacağız!” ya da, Hazine ”Bakanı Bessent’in; “ müzakereler için 90 günlük tarife erteleme sürecini uzatabiliriz!” beyanları da, belirsizlik gölgesini ortadan kaldır(a)mıyor.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

İşte bu genel gidişat ve çerçevede Dünya Bankası, sene başında %2,7 olarak açıkladığı küresel büyüme tahminini; son onyedi yılın en düşük düzeyi olan %2,3’e düşürüyor. İlaveten, 2020’li yılların tamamında ortalama küresel büyüme manşetinin %2,5 düzeyi ile seyri öngörüsü paylaşılıyor ve bunun; geniş çaplı küreselleşme öncesi 1960’ lardan bu yana en zayıf (bereketsiz) döneme işaret ettiğine vurgu yapılıyor. Sadece altı ay önce Ocak ayında ortaya atılan COVİD ve kriz ortamını takiben “yumuşak iniş” senaryolarının artık geçerli sayılamayacağı da önemle vurgulanıyor. Bu süreçte en büyük zararı, en fakir ülkelerin üstleneceği; gelişmekte olan ülkelerin kişi başı milli gelirlerinde %5’ten fazla gerileme etkisi görüleceği; gelişmiş ekonomiler için de COVİD öncesi düzeylere dönüleceği ifade ediliyor. Çin hariç, tüm ekonomilerin bu hareket/bereket kaybını, ancak yirmi yılda telafi edebilecekleri yönünde bir keskin değerlendirme dikkat çekiyor.

ABD dahil hemen tüm ekonomilerde aşağı yönlü olarak yeniden kurgulanan büyüme beklenti manşetleri arasında Türkiye’nin pozitif ayrıştığını belirtmek gerekiyor. Ocak ayı tahminlerinde %2,6 olarak ortaya konulan 2025 sonu büyüme beklentisinin %3,1 düzeyine yükseltildiği okunuyor. Takip eden 2026 ve 2027 büyüme tahminleri ise sırasıyla %3,6 ve %4,2 oranlarında ortaya konuluyor. Ancak, dünyanın önde gelen ekonomileri arasında Türkiye’nin genel tablo koşul ile etkilerinden tamamen uzakta ve etki alanı dışında kalması elbette düşünülemiyor.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Gelişmekte olan ülkelerde milli gelirin dört kat arttığı ve bir milyar kişinin fakirlik çemberini kırdığı son elli yıldaki müspet gelişmeleri sağlayan olumlu iklimin artık bozulduğu hükmü paylaşılıyor. Bu tespitten hareketle, Dünya bankası uzmanları tarafından üç kulvarlı bir müdahale/tedbir paketi öneriliyor:

Tahmin edileceği üzere ilk planda ortaya konulan platform, “ticaretin yeniden yapılanması” olarak somutlaştırılıyor; özellikle gelişmekte olan ülkelerin “ticaret/bereketi arttırmak için” yüksek gümrük vergilerini indirmeleri gereğine vurgu yapılıyor. İlaveten, WTO (Dünya Ticaret Örgütü) kurumsal çerçevesi esas alınarak kurallara bağlı ve işlerlik kazandırılmış bir küresel ticaret sistemi revizyonuna duyulan ihtiyaç ortaya koyuluyor. İlginç bir not olarak, “eğer ticaret anlaşmazlıkları şu ana kadar çözülmüş olsa, 2025 ve 2026 yılları büyüme oranlarının %0,2 oranında artacağı” değerlendirmesi dikkat çekiyor.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Tamamlayıcı bir diğer alan olarak; “mali yapı ve politikalarda yeniden düzenleme” ihtiyacı ifade ediliyor. 2020’ lerde yaşanan kriz ortamlarında mali yapı ve dengelerin alt üst olduğu ve bunların doğru ve etkin vergi-bütçe-parasal politikalarla rehabilite edilmesi gerektiğine işaret ediliyor. Nihayet, istihdam imkan ile olanaklarının arttırılması zaruretine, 2050 yılına ulaşan kapsamlı nüfus serimleri eşliğinde özellikle vurgu yapılıyor. Bu noktada, bir kere daha, büyüme-istihdam temel ilişkisi etki sahasına girmiş; kendisini hatırlatmış oluyor!.

Dünya ekonomisinin adeta bir “kıvrılma” noktasına ulaştığı ve önceki yıllarda “ortak bereket” oluşturan müspet etkilerin terse kıvrılacağı/döneceği vurgusu üzerinden gene “ortak vaziyet edilmesi” mantık dahilinde bulunuyor. Gelecek kuşakların esenliğini sağlamak için daha çok hareket (ticaret/üretim/işbirliği..) üzerinden daha çok bereket (büyüme/refah/zenginlik..) elde etmek gerekiyor.
(*) “Global Economic Prospects-June 2025”, World Bank Group, Washington D.C., 2025.