Ertesi günü Sanlı Sarıalioğlu ile birlikte Arjantin’in kampına gitmiştik. Röportaj yapacaktık. Randevu bile almıştık ‘El Turco’ ile. Esmer olduğundan çocukluğunda kendisine ‘Türk’ lakabı takılmıştı. Bir gün önce Nijerya’ya iki gol atan Caniggia ile görüşüyorduk ki birden ortalık karıştı. İki polis aracı antrenman sahasına kadar geldi. Bir şeyler konuşuldu ve yaklaşık10 dakika sonra ünlü yıldız futbolcunu- bir minibüse bindirildiğini gördük. Testte Maradona’da kokaine rastlanmıştı. Diskalifiye edildi. O gün Diego Armando Maradona’nın itibarı ikinci kez sarsılmıştı.
İtalya’da Maradona’yı çok seyrettim. Napoli formasını giydiğinde takımını tek başına şampiyon yaptığında, rekorlar kırdığında, taraftarlarca ilah ilan edildiğine tanık oldum. 1990 İtalya Dünya Kupasında Roma’da Korcan Karar ile birlikte röportaj yapmıştık. Hatta Korcan soyunma odasına girerken ve resim çekmek için koşarken milyonlarca dolarlık ayağına basmış Maradona’nın batık tırnağını hedef almış okkalı bir küfür yemişti.
Maradona’nın Napoli’den gidişi de olay olmuştu.1991’te ligin son haftası Bari – Napoli maçında doping testi kurası takım arkadaşı Zola ile birlikte kendisine çıkmıştı. Kokain bulgusu çıkınca Napoli’den kaçmak zorunda kaldı.
Kesin gelmiş geçmiş futbolcular arasında Pele’yi zorlayan tek isimdi. Nice anketler düzenlendi ‘Siyahi İnci’ mi yoksa ‘El Pepito’ mu diye. Çok fakir bir aileden geliyordu. Bir kere RAİ televizyonunda ki söyleşisinde ‘Kaç kardeşiniz var?’ sorusuna ancak parmaklarıyla sayarak yanıt vermişti.
Attığı goller kadar hızlı çalımlarıyla dikkat çekerdi. Markajdan kurtulması büyük bir futbol sanatıydı.1986 yılında Meksika’da düzenlenen Dünya Kupasında çeyrek finalde ünlü kaleci Peter Shilton’un kalesini koruduğu İngiltere’ye karşı kendi sahasından aldığı topla rakip defansı ipe dizer gibi slalomla geçerek golünü atmıştı. Bu gol tarihe geçti.
Dört dakika sonra tarihe geçen bir başka gole imza attı. Maradona bu kez kısa boyu ile ortaya yükselde kafası yetişmeyince topu eliyle filelere gönderdi. Maalesef o zamanlar VAR yoktu. Gol verildi ama Maradona fair play hakkını kullanmayarak ve eliyle golü attığını kabul etmeyerek büyük prestij kaybetti. Daha da ileriye giderek ‘O tanrının eli ve buyruğuydu’ yorumu yaptı.
O futbolu bırakmadı, futbol Maradona’yı bıraktı. Kokain illetine hep yenildi. Tedavilere yanıt vermedi, kaçtı. Kadın ve uyuşturucudan vazgeçemedi. Çocuk davalarının hepsini kaybetti. Son umudu çok sevdiği ve taptığını söylediği omuzunda yıllarca taşıdığı dövme Che Guevara dava yoldaşı Fidel Castro oldu. Sağlığı bozuluyordu. Komadan kurtarıldı. Son umut Küba’ya gitti. Fidel Castro’nun himayesinde bir devlet hastanesinde uyuşturucudan arınmak için aylarca yattı.
Olumlu bir sonuç alınamadı. Antrenörlüğü de fiyaskoydu. Her geçen gün vücudu iflas ediyordu. Zenginliği hazmedemez hale geldi. Etrafında ki yalaka insanlar onu her geçen gün ölüme sürüklüyordu. Bir beyin ameliyatı geçirdi. 15 gün sonra villasında uykusunda geçirdiği kalp krizi ile yaşamını 60 yaşında yitirdiği söylendi.
Kendisini teneke mahallesinden gelen fakir bir devrimci futbolcu olarak görürdü.
‘Tanrının Eli’ gerçeğine inanır ve koyu Katolik inancının bir parçası olduğunu da inandırmaya çalışırdı.
Futbol dünyasında ezeli rakibi Pele’den daha kral olduğunu her fırsatta söylerdi.
Brezilya’lı ‘Siyahi İnci’ Maradona’nın ölümünden sonra yaptığı açıklamada ‘Maradona büyük bir futbolcuydu. Bir gün göklerde O’nunla birlikte top oynayacağımıza eminim’ dedi.
Ve Maradona kendisi gibi devrimci kabul ettiği Fidel Castro ile aynı tarihte öldü: 25 Kasım.
Ertesi günü Sanlı Sarıalioğlu ile birlikte Arjantin’in kampına gitmiştik. Röportaj yapacaktık. Randevu bile almıştık ‘El Turco’ ile. Esmer olduğundan çocukluğunda kendisine ‘Türk’ lakabı takılmıştı. Bir gün önce Nijerya’ya iki gol atan Caniggia ile görüşüyorduk ki birden ortalık karıştı. İki polis aracı antrenman sahasına kadar geldi. Bir şeyler konuşuldu ve yaklaşık10 dakika sonra ünlü yıldız futbolcunu- bir minibüse bindirildiğini gördük. Testte Maradona’da kokaine rastlanmıştı. Diskalifiye edildi. O gün Diego Armando Maradona’nın itibarı ikinci kez sarsılmıştı.
İtalya’da Maradona’yı çok seyrettim. Napoli formasını giydiğinde takımını tek başına şampiyon yaptığında, rekorlar kırdığında, taraftarlarca ilah ilan edildiğine tanık oldum. 1990 İtalya Dünya Kupasında Roma’da Korcan Karar ile birlikte röportaj yapmıştık. Hatta Korcan soyunma odasına girerken ve resim çekmek için koşarken milyonlarca dolarlık ayağına basmış Maradona’nın batık tırnağını hedef almış okkalı bir küfür yemişti.
Maradona’nın Napoli’den gidişi de olay olmuştu.1991’te ligin son haftası Bari – Napoli maçında doping testi kurası takım arkadaşı Zola ile birlikte kendisine çıkmıştı. Kokain bulgusu çıkınca Napoli’den kaçmak zorunda kaldı.
Kesin gelmiş geçmiş futbolcular arasında Pele’yi zorlayan tek isimdi. Nice anketler düzenlendi ‘Siyahi İnci’ mi yoksa ‘El Pepito’ mu diye. Çok fakir bir aileden geliyordu. Bir kere RAİ televizyonunda ki söyleşisinde ‘Kaç kardeşiniz var?’ sorusuna ancak parmaklarıyla sayarak yanıt vermişti.
Attığı goller kadar hızlı çalımlarıyla dikkat çekerdi. Markajdan kurtulması büyük bir futbol sanatıydı.1986 yılında Meksika’da düzenlenen Dünya Kupasında çeyrek finalde ünlü kaleci Peter Shilton’un kalesini koruduğu İngiltere’ye karşı kendi sahasından aldığı topla rakip defansı ipe dizer gibi slalomla geçerek golünü atmıştı. Bu gol tarihe geçti.
Dört dakika sonra tarihe geçen bir başka gole imza attı. Maradona bu kez kısa boyu ile ortaya yükselde kafası yetişmeyince topu eliyle filelere gönderdi. Maalesef o zamanlar VAR yoktu. Gol verildi ama Maradona fair play hakkını kullanmayarak ve eliyle golü attığını kabul etmeyerek büyük prestij kaybetti. Daha da ileriye giderek ‘O tanrının eli ve buyruğuydu’ yorumu yaptı.
O futbolu bırakmadı, futbol Maradona’yı bıraktı. Kokain illetine hep yenildi. Tedavilere yanıt vermedi, kaçtı. Kadın ve uyuşturucudan vazgeçemedi. Çocuk davalarının hepsini kaybetti. Son umudu çok sevdiği ve taptığını söylediği omuzunda yıllarca taşıdığı dövme Che Guevara dava yoldaşı Fidel Castro oldu. Sağlığı bozuluyordu. Komadan kurtarıldı. Son umut Küba’ya gitti. Fidel Castro’nun himayesinde bir devlet hastanesinde uyuşturucudan arınmak için aylarca yattı.
Olumlu bir sonuç alınamadı. Antrenörlüğü de fiyaskoydu. Her geçen gün vücudu iflas ediyordu. Zenginliği hazmedemez hale geldi. Etrafında ki yalaka insanlar onu her geçen gün ölüme sürüklüyordu. Bir beyin ameliyatı geçirdi. 15 gün sonra villasında uykusunda geçirdiği kalp krizi ile yaşamını 60 yaşında yitirdiği söylendi.
Kendisini teneke mahallesinden gelen fakir bir devrimci futbolcu olarak görürdü.
‘Tanrının Eli’ gerçeğine inanır ve koyu Katolik inancının bir parçası olduğunu da inandırmaya çalışırdı.
Futbol dünyasında ezeli rakibi Pele’den daha kral olduğunu her fırsatta söylerdi.
Brezilya’lı ‘Siyahi İnci’ Maradona’nın ölümünden sonra yaptığı açıklamada ‘Maradona büyük bir futbolcuydu. Bir gün göklerde O’nunla birlikte top oynayacağımıza eminim’ dedi.
Ve Maradona kendisi gibi devrimci kabul ettiği Fidel Castro ile aynı tarihte öldü: 25 Kasım.