Bu kez Fotoroman adeta hortladı. Fotoroman bir İtalyan magazin ürünüdür.1947 yılında yani 2. Dünya Savaşı sonrası yeni gerçekçilik akımının bir parçası olarak iki kafadar Stefano Reda ve Damiano Damiani’nin çizgi romandan esinlenerek fotoğraflarla kurgulanmış genelde romantik bir hikayeyi anlatım tarzı olmuştur. Özellikle kadınlara gerçek hayatta yakalayamadıkları mutlulukları fotoromanda yakalamalarını sağlarken bunu bir meladram halinde yansıtıp hayal kurdurmaktır. Genelde fotoroman bir aşk hikayesi olur ve mutlak mutlu sonla biter.
O devirde savaştan çıkmış bir İtalya’da çoğunlukla evde mavi prensini bekleyen genç hanımlar için hazırlanan fotoromanlarda sonradan sinemada yıldız olan isimlere rastlayabiliriz. Örneğin Sofia Loren mesleğe fotoroman sektöründe başlamıştır. Asıl adı Sofia Villani Scicolone’dir. Ama fotoromanda adı Sofia Lazzaro olarak geçerdi.
Keza kimse Francesca Rivelli’yi ismen tanımaz ama o sonradan Ornella Muti adıyla dünya çapında üne kavuştu. Şov dünyasının unutulmaz sanatçısı şarkıcı, balerin, tiyatrocu ve sinema oyuncusu Raffaella Carra fotoroman sayfalarında doğmuştur. Karşılarında ki mavi Prens genelde yakışıklı milyonların sevgilisi Franco Gasparri yada Franco Dani olmuştur.
Çok uzun yıllar Türkiye’de bu İtalyan fotoromanları rağbet gördü. O zamanlar Rizzoli Foto Romanzi Studios’tan alınan telif hakları ile Hayat Dergisi tifdruk baskı tekniğiyle yayınlandı ve büyük ilgi gördü.
Türkiye’de ilk yerli fotoroman 1968 yılında Günaydın gazetesinin Saklambaç ekinde Yılmaz Güney’in oynadığı ‘Asılacak Adam’ olarak tarihe geçti. Kadir İnanır Yılmaz Güney’i izledi ve ‘Bağdat Yolu’ ile genç kadınların düşü haline geldi. Fikret Hakan, Ajda Pekkan, Eşref Kolçak, Cem Karaca, Müşfik Kente’der fotoroman kahramanları olarak sevildiler.
Geçtiğimiz günlerde İtalya’da Sprea yayınevi sahibi 86 yaşında ki Mario Sprea koleksiyonundan en çok ses getiren fotoromanları tekrar yayınlama kararı aldı. ‘Sogno’ yani Rüya adlı haftalık fotoroman dergisi yeni nesle hem geçmişi tanıtacak hemde romantizmin melodram şeklinin nasıl mutlu sonla bitebileceğini anlatacak. Koronavirüs nedeniyle eski defterleri karıştırmaya devam edeceğiz bu gidişle.
Bu kez Fotoroman adeta hortladı. Fotoroman bir İtalyan magazin ürünüdür.1947 yılında yani 2. Dünya Savaşı sonrası yeni gerçekçilik akımının bir parçası olarak iki kafadar Stefano Reda ve Damiano Damiani’nin çizgi romandan esinlenerek fotoğraflarla kurgulanmış genelde romantik bir hikayeyi anlatım tarzı olmuştur. Özellikle kadınlara gerçek hayatta yakalayamadıkları mutlulukları fotoromanda yakalamalarını sağlarken bunu bir meladram halinde yansıtıp hayal kurdurmaktır. Genelde fotoroman bir aşk hikayesi olur ve mutlak mutlu sonla biter.
O devirde savaştan çıkmış bir İtalya’da çoğunlukla evde mavi prensini bekleyen genç hanımlar için hazırlanan fotoromanlarda sonradan sinemada yıldız olan isimlere rastlayabiliriz. Örneğin Sofia Loren mesleğe fotoroman sektöründe başlamıştır. Asıl adı Sofia Villani Scicolone’dir. Ama fotoromanda adı Sofia Lazzaro olarak geçerdi.
Keza kimse Francesca Rivelli’yi ismen tanımaz ama o sonradan Ornella Muti adıyla dünya çapında üne kavuştu. Şov dünyasının unutulmaz sanatçısı şarkıcı, balerin, tiyatrocu ve sinema oyuncusu Raffaella Carra fotoroman sayfalarında doğmuştur. Karşılarında ki mavi Prens genelde yakışıklı milyonların sevgilisi Franco Gasparri yada Franco Dani olmuştur.
Çok uzun yıllar Türkiye’de bu İtalyan fotoromanları rağbet gördü. O zamanlar Rizzoli Foto Romanzi Studios’tan alınan telif hakları ile Hayat Dergisi tifdruk baskı tekniğiyle yayınlandı ve büyük ilgi gördü.
Türkiye’de ilk yerli fotoroman 1968 yılında Günaydın gazetesinin Saklambaç ekinde Yılmaz Güney’in oynadığı ‘Asılacak Adam’ olarak tarihe geçti. Kadir İnanır Yılmaz Güney’i izledi ve ‘Bağdat Yolu’ ile genç kadınların düşü haline geldi. Fikret Hakan, Ajda Pekkan, Eşref Kolçak, Cem Karaca, Müşfik Kente’der fotoroman kahramanları olarak sevildiler.
Geçtiğimiz günlerde İtalya’da Sprea yayınevi sahibi 86 yaşında ki Mario Sprea koleksiyonundan en çok ses getiren fotoromanları tekrar yayınlama kararı aldı. ‘Sogno’ yani Rüya adlı haftalık fotoroman dergisi yeni nesle hem geçmişi tanıtacak hemde romantizmin melodram şeklinin nasıl mutlu sonla bitebileceğini anlatacak. Koronavirüs nedeniyle eski defterleri karıştırmaya devam edeceğiz bu gidişle.