hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Yasemin Bilgel Yasemin Bilgel

    Türkiye, Suriye politikasında hata yapmamıştır!

    13.11.2015 Cuma | 17:06Son Güncelleme:

    Başbakan Davutoğlu, 10 Kasım'da TRT'de yaptığı söyleşide "Türkiye, Suriye politikasında hiçbir aşamada etik ve stratejik hata yapmamıştır" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    AKP'nin Suriye politikasına karşı çıkıp, yeni bir Suriye politikası izlenmesi gerektiğini düşünenleri de 'Yeni Suriye politikası nedir? Gidip Esad ile el sıkışmak mı? Realist Suriye politikası nedir? Realist Suriye politikası ülkenin sadece yüzde 14'ünü kontrol eden bir rejimi meşru kılmak mıdır?" ifadeleriyle eleştirdi. Davutoğlu haklı mı? AKP'nin bugüne kadar izlediği Suriye politikasının alternatifi realist dış politika, zorunlu olarak Esad ile el sıkışmak mı demek? Eğer Türkiye realist bir Suriye dış politika izleseydi, "ahlaki" olmayan bir dış politika mı izlemiş olacaktı?

    AKP'nin Suriye politikasının alternatifi Esad'ı desteklemek mi?

    Davutoğlu'nun AKP'nin Suriye politikasını eleştirenlere yönelttiği sorular, Davutoğlu'nun Suriye sorununa hatalı bakış açısını açıkça ortaya koyuyor. Davutoğlu halen Suriye meselesine Türkiye'nin güvenlik menfaatleri açısıyla değil, Esad yanlısı veya Esad karşıtı olmak ikilemiyle bakıyor. Realist dış politikayı da Esad yanlısı, ahlaki olmayan bir dış politika olarak tanımlıyor. Davutoğlu'nun bu yaklaşımı şaşırtıcı. Davutoğlu, bir siyaset bilimci olarak, Türkiye için realist bir Suriye politikasının zorunlu olarak, "Esad ile iyi ilişki" sürdürmek anlamına gelmediğini bilmiyor olamaz.

    Şüphesiz, Türkiye için realist bir dış politika Suriye iç savaşına müdahil olmamayı ve sınırları kontrol ederek Suriye'deki istikrarsızlığın Türkiye'ye sıçramasını önlemeyi gerektiriyordu. Ancak Suriye'de aktif olarak rejim değişikliği politikası izlememek ve Suriye iç savaşına müdahil olmamakla, Esad rejimini "onaylamak", "meşru kılmak" arasında Davutoğlu'nun ima ettiği gibi bir ilişki olduğu düşünülemez. AKP hükümetinin realist bir dış politika izlemesi, Esad rejimini eleştirmesine engel değildi. Bu dış politika, AKP´nin Esad ile el sıkışmasını gerektirmiyordu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    AKP hükümeti Suriye iç savaşına müdahil olmayarak da Esad rejiminin insanlık karşıtı suçlarına dikkat çekip, rejimi eleştirebilirdi. Hatta savaşın tarafı olmaması, eleştirilerine daha da fazla ağırlık kazandırabilirdi. Davutoğlu bunun yeterli olmayabileceğini düşünebilir. Haklı da. Muhtemelen netice farklı olmayacaktı. Ancak, Davutoğlu'na şu soruyu sormak gerekir: AKP hükümeti, Esad karşıtı grupları silahlandırma yoluyla Suriye iç savaşına müdahil olarak, Suriye rejimini sadece eleştirmekle başaracağından daha fazla ne başardı?

    AKP hükümetinin Suriye politikasının ne başardığı en iyimser ifadeyle "belirsizken", Türkiye'ye ne kaybettirdiği ortada. Güvenlik. AKP hükümeti Türkiye'yi Suriye iç savaşına aktif olarak müdahil ederek ve bu süreçte sınır güvenliğini yeterince sağlamayarak, Türkiye için ciddi, kısa vadede kolay bir çözümü olmayan güvenlik zafiyetlerinin oluşmasına sebep oldu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    AKP'nin Suriye politikası ve etik

    AKP'nin Suriye politikasını stratejik olarak değil de (zaten stratejik eleştiriler birçok kez dile getirildi) etik olarak nasıl değerlendirebiliriz? Neticede AKP hükümeti, izlediği Suriye politikasını sıkça "etik", "vicdani" bir politika olduğunun altını çizerek savunuyor. Esad rejiminin zulmünden kaçan 2 milyondan fazla Suriyeliye kucak açtığının altını çiziyor. Ancak, AKP hükümetinin Suriye politikası etik olarak da problemli.

    Devletler, hayır kurumları değildir. Devletlerin öncelikli sorumluluğu kendi milletinin bireylerinin güvenliğini ve devletin bütünlüğünü sağlamaktır. Bu gerçek, devletlerin insani yardım yapamayacakları anlamına gelmez. Ancak, bir devletin kendi güvenliğini tehlikeye atarak insani yardımlar yapması, devletin kendi milletine karşı olan sorumluluğunu yerine getirmemesidir. İnsani yardım yapmak için ön şart güvenlik tedbirlerini almaktır. Bu prensip, "uçaklarda kaza esnasında bireylerin diğer kişilere, hatta çocuklarına dahi, yardım etmek için oksijen maskesini önce kendilerine takma" prensibine benzer. Bir devletin kendi güvenliğini, istikrarını garanti altına almadan, diğer bir devletin "yardımına" koşması anlaşılır olamaz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    AKP hükümetinin Suriye'de iç savaşa müdahil olmasının Suriye halkı için yarattığı olası problemler de işin diğer bir etik boyutu. Araştırmalar, dış güçlerin iç savaşlara müdahil olmasının durumu daha da istikrarsızlaştırdığını gösteriyor. Suriye için durumun aksini iddia etmek de zaten mümkün değil. Şüphesiz Türkiye, Suriye'de oluşan korkunç tablonun oluşmasına sebep olan devlet değil. ABD, Rusya, İran, Suudi Arabistan, Katar vs. birçok devlet doğrudan veya dolaylı olarak Suriye'deki iç savaşın daha da alevlenmesine sebep oldu. Ancak, Türkiye'nin de bu çorbada tuzu var. Örneğin, Türkiye sınır güvenliği için sıkı tedbirler almayarak, radikal savaşçıların Türkiye yoluyla Suriye´ye girmesine dolaylı olarak sebep oldu. Bu da "gayri-vicdani" sonuçlar doğurdu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ya Türkiye´nin 2 milyondan fazla Suriyeliyi kabul etmesi? Türkiye Esad rejiminin zulmünden kaçanları tabii ki kabul etmeliydi. Ancak bu rakam 2 milyon ve üzeri olmamalıydı. Türkiye kendi gücü, kaynakları ölçüsünde sığınmacı barındırmalıydı. Eğer Türkiye bu şekilde hareket etseydi, ABD ve AB ülkelerini daha fazla sorumluluk almaya itebilirdi. Ancak Türkiye bakamayacağı ölçüde sığınmacı kabul ederek, diğer devletlerin sorumluluktan kaçmasına fırsat tanımış oldu. Aynı zamanda Türkiye´ye gelen birçok Suriyeli, asgari yaşam şartları sağlanamadığı için, tekrar mağdur duruma düştü. Unutmamak gerekir ki bir politikanın vicdanlı bir politika olması için, niyetinin vicdanlı olması yetmez. Yarattığı sonuçların da vicdanlı olması gerekir.

    Özetle, AKP´nin Suriye politikası, yarattığı sonuçlar itibarıyla, sadece stratejik olarak değil, etik olarak da problemli bir politika. Umut veren tek şey ise, şartların, AKP hükümeti kabul etse de etmese de realist bir Suriye politikasını zaruri hale getirmiş olması.