hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Fatoş Karahasan Fatoş Karahasan

    Pandemi sonrasında iletişim ve pazarlamanın yeni kuralları

    17.03.2021 Çarşamba | 09:34Son Güncelleme:

    Covid-19 pandemisinin ilk yılını geride bıraktık. Tüm sektörlerde olduğu gibi iletişim ve pazarlama dünyasının da kuralları değişti. Taşlar yerinden oynamaya devam ediyor. Belirsizlik içinde yolumuzu bulmamıza yardımcı olacak ipuçlarına ihtiyacımız var.  Yeni dinamikleri anlayabilmek için ülkemizin önde gelen iletişimcileri ve akademisyenleriyle söyleşiler gerçekleştirdim. Bu söyleşiler dizisine Urban İletişim Kurucusu ve Ajans Başkanı Meltem Erkaan’la başlıyorum. “Dillere pelesenk olan “yeni normal” aslında gelmedi, bir süre daha da gelmeyecek. Neyin nasıl evrileceğini bekleyerek göreceğiz.” diyen Erkaan öğrenme döneminin başladığına dikkat çekiyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu dönemde liderlikten ziyade yönetme becerisi olanlar parladı

    Pandemi neleri değiştirdi?

    Umarım her neyi değiştirdiyse, olumlu bir şekilde değiştirmiştir! Biliyorum çok klişe olacak ama pandemi belki her şeyi değiştirdi, belki de hiçbir şeyi. Gri zamanlar henüz bitmedi. Simitçiden simit alıp yemek hâlâ çok büyük bir lüks. Kaldı ki gördüğüm kadarıyla bir kısım yoluna aynen devam ediyor.

    Mesleki anlamda cevaplayacak olursam, iletişim sektöründe çok önceden başlayan bir değişim zaten vardı. Yaklaşık 16 yıl önce, sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle birlikte başladı bu değişim. Kimi bunu önceden gördü, kimi ise pandemi süreciyle birlikte farkına vardı.

    Sanırım en radikal değişim, mesafe ve zaman kavramlarında oldu. Ben mesela mekânın kendim için önemli olduğunu düşünüyordum. Yanılmışım, değilmiş! Artık her yerde, her şeyi yapabileceğimi biliyorum. Zaman kavramı zaten yoktu hayatımda. Bu sebeple bir kısmımızın yeni deneyimlediği “zamansızlık” benim için avantaj oldu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Zorunlu olarak devreye giren kısıtlamalarla birlikte, yüz yüze iletişimin ve sosyalleşmenin zorlandığı, hatta yüz yüze iletişimin neredeyse 2,5 ay durduğu zamanlar yaşadık. Ve bu zamanlar bize büyük miktarda yenilik ve yaratıcılık üretilebileceğini hatırlattı. Hayatımıza giren pek çok yeni kanal oldu.

    Geleneksel birçok kurumun çok hızlı bir şekilde dijital platformlara geçtiğini gördük. Müzelerin yüzlerce yıllık arşivlerini, sergilerini çevrimiçi gezdik. Milyonlarca kişi aynı anda aynı konseri çevrimiçi olarak evlerimizden izledik. Sanal dünyada ulaşamadığımız hiçbir şey neredeyse kalmadı. Bu satırları yazarken CIA’in elindeki kamuya açık milyonlarca UFO belgesini indirilebilir formatta erişime açtığını okudum.

    Değişmeyen, kesintiye uğramayan, aksine sesini daha da arttıran tek mecra sosyal medya oldu. Forbes dergisinde yayımlanan bir makaleye göre, Instagram gibi platformlarda sponsorlu içerikle meşgul olma zamanı bile, Mart – Nisan aylarında %40’ın üzerinde arttı.

    2020’nin Ocak - Mart dönemindeki bilgiler, Nisan ayı henüz başlarken çöp olmuştu bile. McKinsey’nin 2020 Mayıs ayında açıkladığı bir araştırmaya göre, dijital ortamda Mart’ın ilk 11 gününde 5,5 milyardan fazla toplantı dakikası kullanıldı. Bu, kesintisiz 10,5 yıl süren bir konferansa eşit bir süre!

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Pandemi sonrasında iletişim ve pazarlamanın yeni kuralları

    Evet bence pandemiyle birlikte sınırlar kalktı. Özgürleştik.

    Neler kalıcı olacak?

    Dijitalleşme ve iletişimin kendisi… Dijitalleşme geliştikçe kanallar çeşitlenecek, değişecek ama iletişimin nihai hedefi günün sonunda hep var olacak ve değişmeyecek. Ne söylediğimiz,  kime söylediğimiz, nasıl söylediğimiz, ne zaman söylediğimiz, nerede söylediğiniz daima önemli olacak.

    Her ikisinin de sahip olduğu müthiş bir avantaj var. Sizi farklılaştırıyor, rekabette öne geçiriyor. Aynı zamanda da müthiş bir risk taşıyor. Ve bu risk - özellikle de sosyal medyadan dolayı - katlanarak artıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Önümüzdeki dönemde toplumsal yapıya ve tüketici davranışlarına yansıyacak hangi trendleri gözlemliyorsunuz?

    Bence pandemi bitse de psikolojik etkileri uzun süre hayatımızda olacak. “COVID-19 sonrası sendromu” diye bir olguyla, hatta “Post COVID-19 kuşağı” ile karşı karşıya kalabiliriz. Birdenbire her şey eski hâline dönmeyecek. Konserler, müzeler, sinema salonları hemen dolmayacak. Kalabalık ortamlara girme konusundaki tedirginlik bir süre daha devam edecek. Umarım uzun süre değil…

    Tüketiciler bu dönemde her zamankinden daha fazla sosyal medyada konuşuyor. Herkes “sınırları kaldırmak” ve “erişimde demokratikleşme” istiyor. Markalar ve takipçiler arasında iki yönlü konuşmalar için oluşturulacak sade ve samimi alanın önemi artıyor.

    İş; “yalın” ve “sahici” olmakta.  Süslü ve seksi kelimelerin, büyük cümlelerin modası çoktan geçti. 

    Post-covid döneminde bizleri neler bekliyor?  

    Bence şu an herkes bu sorunun cevabını arıyor. Dillere pelesenk olan “yeni normal” aslında gelmedi, bir süre daha da gelmeyecek. Neyin nasıl evrileceğini bekleyerek göreceğiz. Dileğim, pandemi sonrasında yeni normalin, yaşadığımız dönemde kazandığımız deneyimler ve aldığımız derslerle şekillenmesi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Dilerim bu dönem, bir nebze de olsa dünyaya bakış açımızı değiştirebilmiştir. Daha az tüketen, daha fazla üreten, ekonominin çarklarının dönmesi için daha fazla çalışan, vasat olmayan, aklını fayda ve iyilik için kullanan, doğaya saygılı, tüm canlıları kucaklayan  bireyler daha fazla çoğalır. Benim için yeni durumlara uyum sağlamak, öğrenmenin çok önemli bir parçası. Umarım bu süreç, hepimiz için ciddi bir öğrenme olmuştur.

    İş dünyası nasıl değişiyor?

    Bu dönemde liderlikten ziyade yönetme becerisi olanlar parladı. Gelecek, zamansız ve mekânsız çalışan insanları, ortak bir gaye (purpose) etrafında buluşturarak ekip hâlinde çalışmalarını sağlayanların olacak.

    Sosyal hayatın neredeyse yeniden yazıldığı bugünlerde, ekonomik olarak sürdürülebilir iş modellerini hızla hayata geçirenler kuşkusuz gelecekte güçlenecek.

    Son yıllarda hayatımızda olan, pandemide hızlanan dijital dönüşüm, sadece teknolojik bir yatırım değil. Sanayi devrimi gibi, bir bakış açısı devrimi.

    Sakin kalma, objektif olma, doğru okuma, hız ve esneklik iş dünyasının sözlüğünde oldukça fazla yer tutmalı. Bu arada esneklik, asla taviz verme olarak algılanmamalı. Yapılan işte hata olmadığı müddetçe hızlanmak gerekiyor. Bu noktada eksiklikler olabilir ve bu da bence dünyanın sonu değildir. Antoine de Saint-Exupéry’nin dediği gibi  “Mükemmelliğe, eklenecek bir şey kalmadığında değil, çıkarılacak bir şey bulunamadığında ulaşılır.”

    Markaları nasıl bir gelecek bekliyor?

    Yeni dönemde müşterilerle bağlantıda kalmak (connected) ve var olan müşteriyi korumak geçmişte olduğundan çok daha zor olacak. Sahicilik, her zamankinden daha fazla önem arz edecek. Markaların neredeyse tamamı Z kuşağını hedefliyor, dolayısıyla stratejiler de bu kuşağın hassasiyetleriyle şekillenmek zorunda. Tüketiciler henüz bilmedikleri, belki de korktukları gelecekte markalardan samimiyet bekleyecek. Ve tabii ki özgünlük...

    Markaları, tüketici / müşteri davranışlarını anlama, eldeki somut datalarla içgörü geliştirme, deneyime odaklanma, deneyimi iyileştirme çabaları farklılaştıracak.

    Müşterilerin hem yüz yüze, hem de çevrimiçi deneyimi seçme özgürlüğü  olacak. Dolayısıyla çok kanallı düşünce yapısı markaların DNA’sı hâline gelecek.

    Özetle müşterinin her an değişmeye devam edeceğini kabul eden, buna uygun ve hızlı bir şekilde online - offline yetkinlikler geliştiren markalar kazanacak ve var olmaya devam edecek.

    Sanırım gerçek anlamda hayat boyu öğrenme şimdi başlayacak, hatta bence başladı bile!