hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    Derecelendirmeciler, "şaşırmadan şöylemeye" devam ediyor

    23.02.2021 Salı | 16:08Son Güncelleme:

    Derecelendirme Kuruluşları(Rating Agencies), global ekonomik düzenin ana kurumları olarak, senelerdir faaliyetlerini sürdürüyorlar. Tüm sıkıntı ve eleştirilere karşın varlığını sürdüren mevcut ekonomik düzen, temelde, “borçlandırma-fonlama” temelli olduğu ve sermaye piyasaları da işlevsel kaldığı müddetçe bu kurumlara ihtiyaç duyulacağı anlaşılıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Derecelendirme kuruluşlarını, borç ve fonlama mekanizmasında kritik role sahip kılan ana faktör; “borcu itfada-fona güven/kazanç sağlamada geçerli RİSK unsuru” nu, dışarıdan bir göz kimliği ve sistematik yaklaşımlarla takip edip; değerlendirme (derecelendirme) hizmetini sunma becerisidir.

    Sektörün üç büyüğü ( Moodys, S&P, Fitch ) geliştirdikleri sistematik modeller temelinde, senelerdir kurumların, ülkelerin “kredi notları” nı ölçme marifetlerini sürdürüyorlar. “Her marifetin; iltifata tabi olması” anlayışından hareketle, hizmetleri için hem borç/fon sağlayıcısı, hem de borç/fon talep eden kesimlerden ciddi düzeyde bedel tahsil ediyorlar. O halde, arz eden ile talep eden arasında bir “uzman-danışman” rolünün gereğini yerine getirerek kazanç sağlayan bir mekanizmadan sözediyoruz.

    Kredi notları ve derecelendirmeler; alacaklının kararını ve uygulayacağı “risk primi” ni doğrudan biçimlendirirken, geniş katılımlı fonlar için “asgari yatırım şartı” çıtasını da devreye sokabiliyor. Nitekim, belirli bir derecelendirme klasmanı altında kalan; “yatırım yapılabilir seviye” nin altına düşen ve aralarında Türkiye’nin bulunduğu ülkeler, bazı önemli fonlar için, kategorik olarak, yatırım destinasyonu/havuzu dışında bırakılma sıkıntısını yaşıyorlar. Bir başka deyişle, yüksek faiz/kazanç payı ödemeye hazır olmak bile krediye-fona ulaşımı garanti altına alamıyor; kaynak temini sorunu karmaşık hale gelebiliyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Derecelendirme dinamiklerinin, az bilinen “cilvelerinden” birisi de, kurum-şirket notları’ nın; bulundukları ülke genel notu’ nun üzerinde oluşamayacağına dair uygulamadır. Kısacası, ülke notu düşerse, kurumsal not yukarıda kalamaz! Burada, bankalarımız ve sendikasyon kredileri açısından bir mayınlı araziye işaret ettiğimizi, ayrıca not etmeliyiz.

    Bilhassa 2008 Krizi öncesi ve sonrası yaptıkları isabetsiz ve dengesiz değerlendirme ve derecelendirmeler temelinde eleştiri konusu olan sektörün, büyük itibar kaybına uğradığı açıktır. Amerika ve İtalya’da dava ve polis baskınlarına dahi uğrayan kuruluşlar, tahribatı giderecek politika ve uygulamaları devreye sokmakta gecikmemiş; daha fazla şeffaflık ve hesap verilebilirlik kriterlerini ön plana çıkarmışlardır. Tüm bu gelişmelere karşın, Türkiye; eleştirilen zihniyet ile yaklaşımlardan en fazla ve en uzun süredir zarar gören ülkeler arasındadır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Türkiye için en güncel değerlendirme, geçen hafta sonu Fitch tarafından paylaşılmıştır ve olumlu tonu ağır basan makro-ekonomik tespit ve projeksiyonlara karşın, ülke notumuz aynen bırakılmış; ekonomik görünüm ise “negatif” ten, “durağan” a çevrilmiştir. Sektörün üç büyüğü, ülkemize farklı kademelerde not vermekte; en iyisi Fitch, en kötüsü Moody’s olmakla beraber, ortak sıkıntı “yatırım yapılabilir ülke” klasmanı dışında, “spekülatif” bölgenin değişik tonlarında sıkışıp kalmamız, adeta orada “unutulmuş” bulunmamızdır! Not-derece-klasman düşürmede aceleci ve ödünsüz olanlar, aynı heves ve reaksiyonu; rakamları daha olumlu kulvara taşıma konusunda, nedense ayak sürümektedirler.

    En büyük üç kurumun değerlendirme portföyündeki 143 ülke arasında,87.sırada yer aldığı görülen Türkiye’nin denk not paylaştığı ülkeler; Arnavutluk, İran ve Kenya olup, sıralamada Senegal’den dahi geride kaldığımız tespiti, hangi mantık temelinde savunulabilir? Bu “sonuçlar” ile değerlendirme kuruluşlarının; mesela,” yaptığı aritmetik hesaplarla, 5 tonluk havuza, 8 ton su doldurulması sonucuna ulaşan şaşkın öğrenci” den ne farkı kalmaktadır?. Bu arada, öğrencinin hakkını yemeyelim; “pişkin” değil “şaşkın”dır, çünkü kendisi halen “öğrenme” sürecindedir ve yanlış hesap başına da kimseden herhangi bir para talep etmemektedir!

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Ağaçların dallarına takılıp, ormanı gözden kaçırmak” deyişini herhalde en yakın İngilizce meali ile denetim kuruluşlarına hatırlatmakta, hatta tabela yaptırıp, merkez ofislerine göndermekte fayda vardır!