Tabii bunun dışında yine teyzelerin kendi elleriyle yaptıkları yoğurtlar, tereyağlar, peynirler alıcı beklerler. Günlük taze yumurtalar, litrelik kola şişelerinde pazara getirdikleri yeni sağılmış sütler pazarın görüntüsünü zenginleştirir.
Ege'nin köy pazarlarında madeni paralar hala yoğunlukla geçerlidir. Maydanoz, dereotu, nane, roka, tere adeta sudan ucuzdur. Suni gübresiz hepten organiktir. Tabii ıspanak, hindibağ, hardal otu, turp otu, şevketibostan, rezene, arapsaçı, reyhan, fesleğen, semizotu, deniz börülcesi, ısırgan otu gibi diğer faydalı yeşilliklerde pazarı süsler ama mevsimine göre biraz daha pahalıdır. Pancarı, turpu, havucu unutmamak gerekir.
Patlıcan, kabak, biber, domates, lahana, karnabahar, brokoli, bamya, fasulye mevsimindeyse teyzelerin tarlasından doğrudan pazara getirilir. Değilse seralardan alınır ve diğer profesyonel pazarcıların tezgahlarını süsler. Meyvelere gelince Ege'de yetiştirilenler ucuz ve kalitelidir. Köylü teyzelerin sürekli salamura yaparak hazırladıkları zeytinleri ve günümüze göre eski usul sıkımla ürettikleri zeytinyağları da bir başka lezzetli ve kaliteli olur.
Maalesef pandemi yüzünden Ege'nin köy pazarlarında da olumsuz değişimler yaşandı. Hayat pahalılığı kadar kısıtlamalar da pazarcılık sektörünü vurdu. Eskiden pazarcılar müşterinin önüne naylon poşet atar ve torbayı doldurmasına izin verirdi. Bu büyük ölçüde yasaklandı. Zabıta görevlileri kuş uçurtmuyor. Sağlık, hijyen koşulları da ön plana çıkartılıyor çok haklı olarak. Pazarlarda maskesiz satıcı ve alıcı yok.
Ancak beni köy pazarları ile ilgili üzen bir başka konu var. COVID-19 nedeniyle birçok yazlıkçı yaşadıkları büyük kentlere dönmeyerek Ege'de kaldı. Haliyle büyük ölçüde alışverişi köy pazarlarından yapıyorlar. Ancak pazarların alışılagelmiş kurallarını semt pazarlarına çevirmeye çalışıyorlar. Öncelikle yasak olmasına rağmen bütün ürünlere elleme alışkanlığını köy pazarlarına da taşıdılar. Geçenlerde bir hanım tezgahta ne kadar brokoli varsa hepsine ortasından işaret parmağını bastırdı ve sonunda benden zılgıt yedi ama pişkinlikle kendi çapında seçme operasyonuna devam etti. Bir diğer konu ise pazarlık. Köy pazarlarında pazarlık yapılmaz. Özellikle ürününü emek sarf ettiği tarlasından doğrudan önündeki küçük tezgaha getiren teyzelerle.
Yerli köy tüketicileri kadar ürünlerini sergileyenler de bu durumdan hoşnut değiller. Yine sergiledikleri ürünlere el sürülmesini, seçme sırasında hele domates gibi çabuk ezilen sebzelere zarar verilmesini istemiyorlar ve endişeleniyorlar. Alışık olmadıkları pazarlık konusunda ciddi sıkıntılarla karşılaşıyorlar.
Son söz. Lütfen Ege'nin köy pazarlarındaki gelenekleri yörede geçici misafir bile olsak bozmayalım. Özellikle satıcı teyzelere saygı duyalım.
Tabii bunun dışında yine teyzelerin kendi elleriyle yaptıkları yoğurtlar, tereyağlar, peynirler alıcı beklerler. Günlük taze yumurtalar, litrelik kola şişelerinde pazara getirdikleri yeni sağılmış sütler pazarın görüntüsünü zenginleştirir.
Ege'nin köy pazarlarında madeni paralar hala yoğunlukla geçerlidir. Maydanoz, dereotu, nane, roka, tere adeta sudan ucuzdur. Suni gübresiz hepten organiktir. Tabii ıspanak, hindibağ, hardal otu, turp otu, şevketibostan, rezene, arapsaçı, reyhan, fesleğen, semizotu, deniz börülcesi, ısırgan otu gibi diğer faydalı yeşilliklerde pazarı süsler ama mevsimine göre biraz daha pahalıdır. Pancarı, turpu, havucu unutmamak gerekir.
Patlıcan, kabak, biber, domates, lahana, karnabahar, brokoli, bamya, fasulye mevsimindeyse teyzelerin tarlasından doğrudan pazara getirilir. Değilse seralardan alınır ve diğer profesyonel pazarcıların tezgahlarını süsler. Meyvelere gelince Ege'de yetiştirilenler ucuz ve kalitelidir. Köylü teyzelerin sürekli salamura yaparak hazırladıkları zeytinleri ve günümüze göre eski usul sıkımla ürettikleri zeytinyağları da bir başka lezzetli ve kaliteli olur.
Maalesef pandemi yüzünden Ege'nin köy pazarlarında da olumsuz değişimler yaşandı. Hayat pahalılığı kadar kısıtlamalar da pazarcılık sektörünü vurdu. Eskiden pazarcılar müşterinin önüne naylon poşet atar ve torbayı doldurmasına izin verirdi. Bu büyük ölçüde yasaklandı. Zabıta görevlileri kuş uçurtmuyor. Sağlık, hijyen koşulları da ön plana çıkartılıyor çok haklı olarak. Pazarlarda maskesiz satıcı ve alıcı yok.
Ancak beni köy pazarları ile ilgili üzen bir başka konu var. COVID-19 nedeniyle birçok yazlıkçı yaşadıkları büyük kentlere dönmeyerek Ege'de kaldı. Haliyle büyük ölçüde alışverişi köy pazarlarından yapıyorlar. Ancak pazarların alışılagelmiş kurallarını semt pazarlarına çevirmeye çalışıyorlar. Öncelikle yasak olmasına rağmen bütün ürünlere elleme alışkanlığını köy pazarlarına da taşıdılar. Geçenlerde bir hanım tezgahta ne kadar brokoli varsa hepsine ortasından işaret parmağını bastırdı ve sonunda benden zılgıt yedi ama pişkinlikle kendi çapında seçme operasyonuna devam etti. Bir diğer konu ise pazarlık. Köy pazarlarında pazarlık yapılmaz. Özellikle ürününü emek sarf ettiği tarlasından doğrudan önündeki küçük tezgaha getiren teyzelerle.
Yerli köy tüketicileri kadar ürünlerini sergileyenler de bu durumdan hoşnut değiller. Yine sergiledikleri ürünlere el sürülmesini, seçme sırasında hele domates gibi çabuk ezilen sebzelere zarar verilmesini istemiyorlar ve endişeleniyorlar. Alışık olmadıkları pazarlık konusunda ciddi sıkıntılarla karşılaşıyorlar.
Son söz. Lütfen Ege'nin köy pazarlarındaki gelenekleri yörede geçici misafir bile olsak bozmayalım. Özellikle satıcı teyzelere saygı duyalım.