hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Uğur Hakan Hacıoğlu Uğur Hakan Hacıoğlu

    Barış Çapkın: “Unutulan Değerlerimizi Yaşatmaya Çalışan Bir Grubun Parçası Olmak Ayrı Bir Keyif”

    15.04.2022 Cuma | 11:16Son Güncelleme:

    Üretim disiplini ve istikrarının yanında başarılı çalışmalarıyla dikkat çeken Barış Çapkın ile müzik kariyeri, son yıllardaki üretimleri, Olta Dayanışma topluluğu, müziğin gelişimi ve hakkında merak edilenleri konuştuk.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kariyerinizin ilk yıllarından günümüze baktığımızda müziğin yaşadığı değişimi nasıl değerlendirirsiniz?

    Barış Çapkın: Eskiden müziğinizi insanlara ulaştırabilmeniz için müzik şirketleri ile çalışmanız şarttı. Dolayısı ile işini hakkı ile yapan müzik şirketleri de yayınlayacakları şarkılara çok daha özenli ve seçici yaklaşırdı. Bu da şarkının/sanatçının iyi olma zorunluluğunu doğururdu. İstisnaları saymazsak genelde iyi işler dinlerdik. Hatta albüm dinlemenin en keyifli olduğu dönemlerdi diyebilirim.
    Günümüzde dijital müzik yayın platformlarının varoluşu ve müzisyenlerin yaptıkları şarkıları yayınlamaları için bir müzik şirketine ihtiyaçlarının olmayışı güzel ve müzisyenler adına özgürlük anlamına geldiği gibi müzikal anlamda bir kirlilik de doğurdu diyebilirim. Yine istisnaları hariç tutarak söylemek isterim ki müzik şirketleri bile algoritmalara ayak uydurmak adına her hafta en fazla şarkıyı yükleyen olmak için yarışa girmiş durumda. Bu da seçiciliği en alt seviyeye indiriyor maalesef.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu algoritma yarışında çoğu müzik şirketinin müzikal seçiciliğini alt seviyeye indirmiş olmasını ve kişisel olarak herkesin rahatlıkla dijital platformlara şarkı yükleyebildiğini düşündüğümüzde müzikal kalitenin de eskiye kıyasla düştüğünü söyleyebilirim. Tabi günümüzde de öyle istisnalar var ki iyi ki varlar ve iyi ki müzik yapıyorlar/yayınlıyorlar diyebiliyoruz.

    Özetleyecek olursam; eskiden iyi müzik dinleyenlere hazır bir şekilde sunulurken, günümüzde dinleyiciler iyi müziğe ulaşmak için o şarkı kalabalığının içerisinde ekstra çaba sarf etmek zorunda. Bu da gerçekten iyi müzik yapan müzisyenlerin keşfedilmesini zorlaştırıyor…

    Müziğe başladığınız ilk yıllarda müzikal anlamda örnek aldığınız isimler var mı?

    B.Ç.: Boney M. müziğe başlamamda etkili olmuş ve beni yaptıkları müzikle fazlasıyla etkilemiş bir gruptur. Birkaç sene sonrasında da Levent Yüksel’in Med Cezir albümü çıkmıştı. O albüm de beni çok etkilemişti. Kaldı ki o albümdeki tüm şarkıları hala ilk günkü heyecanla dinleyebiliyoruz. Daha birçok müzisyen ve grup var fakat o dönemlerde benim için en önde gelen isimler bunlar olmuştur.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Hayatın kendisi gibi müzik de dinamik, değişiyor ve gelişiyor. Müziğin bu dinamizminin müzisyenlere katkısı sizce nedir?

    B.Ç.: Müziğin dinamizmi ve gelişimi denilen şey aslında müzik tarzlarının %30’u için geçerli. Geriye kalan yüzde %70 hep birbirinin türevleri şeklinde devam ediyor ve tüm müzik piyasalarına hakim oluyor. %30’luk kısımda bir dinamizm var ve sürekli değişiyor yeni stiller tarzlar doğurabiliyor. Fakat bu tüm tarzların dinamizmine etki etmediği için de genel anlamda müzik çok dinamik ve sürekli değişiyor diyemiyorum aslında.

    Bence gerçekte dinamik olan şey “popüler ve gündem olan müzik tarzlarının döngüsü” diyebilirim.

    Müzisyen için üretim son derece kıymetlidir. Dinleyiciye yeni şarkılar sunmak müzisyene birçok anlamda katkı sağlar. Son bir yılda “Kaybolsam da”, “Görsen Üzülürsün”, “Son Sözüm”, ve “Ağladım İçime” gibi çalışmalarınız dinleyiciyle buluştu. Üretim hususunda yakaladığınız bu disiplini neye borçlusunuz? Home stüdyoda çalışmaya başlamanızın bu sürece bir katkısı var mı?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    B.Ç.: Aklıma gelen her fikri kaydetmek ve bunları düzenli bir şekilde dosyalamak konusunda çok düzenli olduğumu söyleyebilirim. Bu düzen sayesinde de kaydettiğim demolara ulaşmam rahat oluyor.

    Önce yıllık bir plan oluşturuluyor. O yıl kaç şarkı yayınlayacağım, hangi şarkılar ve ne zaman yayınlanacağı yılın başında planlanmış oluyor. Fakat şarkıların kayıt aşamasında içimize sinmeyen bir nokta olur ise bu yıllık planı hemen yeniliyoruz. Buradaki öncelik plan değil şarkının/şarkıların hissiyatını yansıtıp yansıtmadığı…

    Belirli bir disiplin dahilinde hareket etmek gerekiyor tabi ki fakat bu plana koşulsuz uymak adına da içimize sinmeyen bir işi dinleyicilere sunmuyoruz.

    Home stüdyomda çalışmamın bana sağladığı en büyük avantaj istediğim/hissettiğim zaman saat kaç olursa olsun şarkı üzerinde çalışabilme imkanımın olması. Duruma göre bazı enstrüman kayıtlarını farklı stüdyolarda alabiliyorum. Mix aşamasını ise home stüdyomda tamamlıyorum. Üretim konusundaki bana sağladığı avantaj ise zamandan tasarruf edebilmem ve yalnız olduğum için de daha rahat çalışabiliyor olmam diyebilirim.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Geçtiğimiz günlerde İrfan Alış ile “Meydanlar” isimli çalışmanın akustik performans kaydını yayınladınız. Bu çalışmanın ortaya çıkış sürecinden ve hikayesinden bizlere bahsedebilir misiniz?

    B.Ç.: Öncelikle şarkının ilk halinin ortaya çıkış sürecinden bahsetmek isterim. İrfan Alış (Peyk) ile 2015 yılından günümüze gelen bir dostluğumuz var. Meydanlar’ı ilk olarak 2017 yılında kaydetmeye ve yayınlamaya karar verdik. Elimde önceden kaydettiğim ortalama 25-30 saniyelik bir piyano teması/melodisi vardı. Bu temanın/melodinin Meydanlar’ın hikayesini iyi yansıtacağını düşündük ve üzerinde çalışmaya başladık.

    Meydanlar, 2015 yılında Ankara Gar katliamında sevdiği kadını kaybeden bir adamın patlama sonrasında hissettiklerini/yaşadıklarını anlatıyor. Sevdiği kadını yolcu etmek için gara gidiyor ve sonrasında olan oluyor… Şarkının sözleri İrfan Alış’a, müziği bana ait.

    Meydanlar’ın canlı akustik versiyonunu kaydetmek uzun süredir aklımızdaydı. Bu canlı performans ses kaydı sırasında eş zamanlı olarak video kaydı da alarak dinlediğiniz/izlediğiniz performansı ortaya çıkardık. Kayıt/çekim için dış ortamı tercih ettik. Hayattan seslerin müziğin içerisine karıştığı bir kayıt olsun istedik. Çünkü mümkün olduğunca samimi bir iş olmasını istiyorduk. Arabayı kenara çektik. Deniz kıyısına oturduk ve çalmaya başladık. Masmavi gökyüzü ve güneşin parlattığı deniz de bizlere eşlik etti…

    Giderek toplum içerisinde bireyselleşmenin ve mesafelerin arttığı bir dönemde Olta Dayanışma albümleri serisinde üretimlerinizle yer aldınız. Bireyselliğin giderek arttığı günümüz şartlarında kolektif çalışmaların ortaya çıkarılması ve bu mücadelenin içerisinde yer almak nasıl bir duygu?

    B.Ç.: Sizin de bahsettiğiniz gibi bireyselliğin giderek arttığı günümüzde, Olta Dayanışma gibi kolektif bir yapının içerisinde yer almak insana kendini iyi hissettiriyor. Birilerine dokunmak, yardımcı olmak, birlikte yeni işler ortaya çıkarmak ve belki de onlara yeni kapılar açılmasına vesile olmak bizi çok mutlu ediyor. Unutulan değerlerimizi yaşatmaya çalışan bir grubun parçası olmak ayrı bir keyif.

    Paylaştıkça ve birbirimize destek oldukça büyüyoruz ve bu büyüyen enerji aramıza yeni katılan dostlarımıza destek olarak geri dönüyor. Sonra o dostlarımız da yeni arkadaşlara aynı şekilde destek oluyor. Aslında Olta Dayanışma albümleri ile başlatmak istediğimiz döngü buydu ve bunu başardığımızı düşünüyoruz. Yakında Olta Dayanışma’nın 10.albüm çıkıyor. Daha nice 10. albümlere diyoruz…

    Her üretim sürecinin içerisinde bir de gözlem meselesi var. Günümüzde insanların kendilerini gözlemleme, gelişimlerini görebilme noktasında ellerinde önemli bir alan olarak sosyal medya var. Üstelik profesyonelleşme ya da yeni olanakların açılabilmesi adına da birçok fırsatı içerisinde barındırıyor. Bu bağlamda sosyal medyayı müzisyenler adına artı değer olarak değerlendirebilir miyiz?

    B.Ç.: Sosyal medya doğru kullanılırsa müzisyenler için gerçekten de büyük artı diyebilirim. Doğru kullanımdan kastım; düzenli paylaşımlar, kaliteli görseller, üzerinde çalışılmış ve kendi kitlenize hitap eden içeriklerin sunulması. Çünkü herkesin kitlesi farklı olabiliyor ve onları tanıyarak hareket etmek gerekiyor diye düşünüyorum. Ek olarak, çok sık yapılan paylaşımların da bir süre sonra insanları sıktığını düşünüyorum. O yüzden dozu iyi ayarlamak lazım. Aynı zamanda sosyal medya platformlarının iç dinamiklerini ve değişiklikleri de iyi takip etmek gerekiyor.

    Özetle dozunda ve iyi içerikler ile kullananlar için faydası tartışılmaz diyebilirim.

    Yakın gelecekte ilgililerle buluşacak yeni projeleriniz, çalışmalarınız var mı?

    B.Ç.: Bu yıl planlarımız dahilinde gerçekleştireceğimiz birçok proje var. En yakın olanından bahsedecek olursam; Deli Kral isimli bir şarkı kaydettim. Yakın zamanda yayın tarihini duyuracağız.

    Dünyada her konuda işleyen bir sistem var. Deli Kral, bu sistemlerin oyuncağı olmaktan kaçınan, sistemlere dahil olmadıkça kendini daha da fazla keşfeden, özgürleşen ve potansiyelini ortaya döken bir adamın hikayesi. Kendini bu şekilde özgürleştirmiş ve kendi krallığını ilen etmiş bir Deli Kral.

    Ona inananlar ve onun gibi düşünenler ile birlikte söylüyor bu şarkıyı…

    Son olarak söyleşimizin okurlarına ne söylemek istersiniz?

    B.Ç.: Öncelikle şarkılarımı dinleyen ve aynı hisleri paylaştığımız tüm dinleyici dostlarıma teşekkür ediyorum. Şarkılarımı henüz dinlemeyen müzikseverlerin de şarkılarımı keşfetmesini umut ediyorum. Umarım büyük ve güzel bir aile oluruz onlarla da…

    Bu keyifli söyleşi için de öncelikle sana ve tüm CNN Türk ailesine teşekkürlerimi sunuyorum.

    Tekrar görüşmek üzere…