hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Uğur Hakan Hacıoğlu Uğur Hakan Hacıoğlu

    Cem Yenel: “Müzik Sonsuz Bir Yolculuk”

    09.04.2023 Pazar | 09:18Son Güncelleme:

    Müzikal kariyerinin başlarından günümüze gelen süreçte kendi yolculuğunun güzergahını çizerek o yolda ilerlemeye başlayan, müziğini ivedilikle geliştirmeyi misyon edinen Cem Yenel ile müziğe başladığı ilk yılları, yakın dönemdeki üretimlerini ve geleceğe dair planlarını konuştuk.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Uğur Hakan Hacıoğlu: Müziğe çok ufak yaşlarda başladınız. Müzikle ilk temasın olduğu yıllarda bugüne baktığımızda geldiğiniz noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

    Cem Yenel: Bence uzun bir yolculuğun hala başlarındayım. Müziğe çok küçükken başladım ama müzik sonsuz bir yolculuk… O yüzden hala her gün çok şey öğreniyorum. Yolculuktan aldığım keyifse tüm zamanın ötesinde. Yolda olmayı sevdiğim tek yer müzik...

    U.H.H.: Genç yaşlarda müziğe atılmanın yanında bir yandan eğitim hayatınız devam etti. Almış olduğunuz eğitimin müzikal kariyerinize katkıları nedir?

    C.Y.: Boğaziçi çok özel bir üniversite. Her türden insanla bir araya gelebildiğin ve kimsenin kimseyi yargılamadığı kurtarılmış bir bölge gibi. O yüzden oradaki eğitim bence derslerden bile daha önemli... Boğaziçi bana küçük bir Türkiye verdi. Böylelikle çok farklı hayatlardan insanların duygularını daha iyi anladığımı düşünüyorum. Columbia ise bambaşka bir evren. Orada sınırsız olmanın tadına baktım. Dünyanın merkezinde dünyanın en akıllı insanlarıyla projeler yapmak ve aynı havayı solumak dünyamı çok genişletti. Bu da müziğimi bir hayli etkiledi tabii. Çünkü dünyam müzik dolu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    U.H.H.: “Yetenek Sizsiniz” yarışması aracılığıyla dinleyiciler sizi tanıdı. Genç kuşak müzisyenler adına festival, yarışma ve programların varlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?

    C.Y.: Çok büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Endüstriye merhaba demenin bir yolu bence.

    U.H.H.: Yarışmalardan söz açılmışken Eurovision hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu yılki hazırlıkları ve parçaları dinleme şansınız oldu mu?

    C.Y.: Çok büyük bir hayalim Eurovision. Bir gün böyle bir şansım olursa çok özel bir performans hazırlayacağım. Her detayı ve şarkı kafamın içinde. Bu yıl Loreen yine favori gösteriliyor ama ben İspanya’yı çok otantik buldum. Belki genel kitle için fazla etnik kaçacak ama kişisel zevkim kendi müziğimde de İspanyol elementlere çok yer verdiğimden İspanya yönünde.

    U.H.H.: Bu yarışmanın tecrübesini ülkemizde yaşamış değerli bir sanatçı olan Ajda Pekkan önce yollarınız kesişti sonra da aynı sahneyi paylaştınız. Ondan edindiğiniz tecrübeleri ve size katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

    C.Y.: Çok özel bir tecrübeydi. Kısa bir zaman geçirme şansım oldu, iki konserinde yer aldım ama profesyonelliğinden, sahneye bakış açısından ve disiplininden çok şey öğrendim. O bir efsane…

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    U.H.H.: Son yıllarda solo çalışmalarınız kadar dual çalışmalarınız da ön planda… Ki birçok sanatçının ortak çalışmalara imza attığını görüyoruz. Bireyselleşen, kendi içine kapanan bir toplumun içinde ortak çalışmaların sayısının artışını yeniden yeşerecek bir enerjiye yorabilir miyiz?

    C.Y.: Kendi adıma düetler benim için çok organik gelişti. İki düet yayınladım, ikisi de müziğini çok sevdiğim ve beraber müzik yaptığım arkadaşlarımlaydı. Benim için düet gerçek bir sentez demek. İki tarafın da müzikal rengini kattığı berrak bir su gibi. Renkler doğasında uyumlu olduğunda sonuç da keyifli bir renk cümbüşü oluyor.

    U.H.H.: “Mevsimler Gibi”, “Alt Tarafı Bir Ömür Özlerim”, “Pusula”… Kimi zaman Edinburg sokaklarında, kimi zaman Fransızca bir metnin esinlenmesiyle, kimi zaman da Londra’da aşkı ararken… Duygular ile melodilerin arasındaki bağı nasıl tanımlıyorsunuz?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    C.Y.: Her duygunun bir melodisi var bende. Nasıl ki bir şeye baktığımızda rengini ve şeklini görürüz, ben de duygulara dokunduğumda melodilerini duyuyorum. Altıncı bir his gibi... Tüm şarkılarımı böyle yazıyorum.

    U.H.H.: Sadece sesinizle değil yazdığınız şarkı sözleriyle de üretimlerinize devam ediyorsunuz. Şarkıların oluşum sürecinde sizinle farklı bir bağı olan bir eseriniz var mı?

    C.Y.: Genel olarak yaşadıklarımı yazıyorum ama son birkaç şarkımda yazdıklarımı yaşamaya başladım. Daha çıkmamış olan bir şarkım var. Orada “Bu şehre iyi bak” diyorum. Şimdiyse bir süre İrlanda’da olacağım ama şarkıyı yazdığımda bu kesin değildi. Biraz tavuk yumurta ilişkisi gibi.

    U.H.H.: Şarkılarınızı sadece Türkçe değil İngilizce de okuyup aynı zamanda global olarak da eserlerinizin dinleyiciye ulaşmasını hedefliyorsunuz. Ülkemizde müziğin “Batılılaşma” süreci başladığından beri bu mücadeleyi gerçekleştiren birçok isim oldu. Bu isimler arasında örnek aldığınız kimler var?

    C.Y.: Müzikal anlamda örnek aldığım onlarca isim var. Saysam bitiremem. Ama bu bağlamda örnek aldığım biri yok. Kafamda hiç yapılmamış bir şey var çünkü. Benim istediğim anlamda bunu yapan ilk kişi olmak istiyorum. Ama Emir Taha’yı çok beğendiğimi söyleyebilirim. Sadece benim kafamdaki daha farklı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    U.H.H.: Sizce global başarı için gerekli olanlar nelerdir?

    C.Y.: Gereklilik diyemem ama bence çok büyük bir fırsat bu topraklar. Dünya müzik endüstrisini bir panayır gibi görüyorum. Hintliler tikka masala soslu tavuklarını Amerikalılar hamburgerlerini getiriyorlar ve hepsi çok lezzetli. Ama bizde de sarma var, baklava var, kebap var. Eğer baharatlarımızı onların seveceği ölçülerde ayarlayabilirsek panayırın yıldızı olabileceğimize inanıyorum. Çünkü bence dünyanın Türk bir Shawn Mendes’e ihtiyacı yok.

    U.H.H.: Her yetişme sürecinin içerisinde bir de gözlem meselesi var. Günümüzde insanların kendilerini gözlemleme, gelişimlerini görebilme noktasında ellerinde önemli bir alan olarak sosyal medya var. Üstelik profesyonelleşme ya da yeni olanakların açılabilmesi adına da birçok fırsatı içerisinde barındırıyor. Bu bağlamda sosyal medyayı müzisyenler adına artı değer olarak değerlendirebilir miyiz?

    C.Y.: Her platform gibi sosyal medya platformlarının da eksileri ve artıları var tabii. Ama dinleyiciyle temas içinde olabilmek ve anlık reaksiyonlarını görebilmek çok güzel. Bu açıdan kesinlikle değer kattığını düşünüyorum.

    U.H.H.: Yaşadığımız doğal afetlerin etkileri hiç şüphesiz müzisyenlerin de hayatlarını etkiledi. Sizce doğal afetlerin yaralarının sarılma sürecinde müziğin katkısı nasıl değerlendirilebilir?

    C.Y.: O kadar büyük bir acı ki ilk etapta müzikten böyle bir beklenti olmasını absürt karşılıyorum. O seviyede bir acının tedavisi tazeyken ne müzikle ne de başka bir şeyle mümkün değil bence. Ama müzik bu acıların düşmanı olarak da konumlanmamalı. Ülkemizde her talihsiz olayın bedelini müzisyenler ödüyor. Unutulmamalı ki nasıl bir doktor ya da mühendisin ailesini geçindirmeye ihtiyacı varsa bir ses mühendisinin ya da gitaristin de var. İlerleyen süreçte ise müzisyenlerin kendi kitlelerini harekete geçirmeleri ve kurtulanların rehabilite olabilmeleri açısından müzik çok değerliydi. Müziğin birleştirici ve iyileştirici gücüne çok inanıyorum. Sizi besleyen melodileri dinlediğinizde evde hissedebiliyorsunuz. O yüzden hepimiz için bir nimet.

    U.H.H.: En son “Mevsimler Gibi” dinleyici ile buluşan çalışmanız olmuştu. Geleceğe dair projelerinizden bahsetmek gerekirse… Gelecek yaza dizelerden gelecek, dinleyiciyle buluşacak yeni çalışmalarınız var mı?

    C.Y.: Müziğime de yaz geliyor diyebilirim. Daha hareketli ve daha pop şarkılar sunacağım yakında. En yakını Nisan ayının sonunda. Ama iki tane çok güvendiğim yaz şarkım var. Çok heyecanlıyım onlar için.

    U.H.H.: Son olarak söyleşimizin okurlarına ne söylemek istersiniz?

    C.Y.: Umarım keyif almışsınızdır, çok güzel bir yaz var umarım önümüzde. Bol bol görüşmek üzere…