hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Uğur Hakan Hacıoğlu Uğur Hakan Hacıoğlu

    Mehmet Polat: “Hayata dair deneyimlerimi müzikle ifade ediyorum”

    10.07.2023 Pazartesi | 10:11Son Güncelleme:

    Uzun yıllardır müzikal çalışmalarını yurtdışında devam ettirip kendi gelişim hikayesini sürdüren Mehmet Polat ile son çalışması “Embodied Poetry” sonrası müziğe başlangıcını, üretim sürecini, müziğe bakış açısını ve son albümünü konuştuk.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Uğur Hakan Hacıoğlu: Hayat yolculuğunuzun içinde bir de müzikal bir yolculuğunuz var. Notaların ardına takılıp başlayan müzikal keşif güzergahınızın ilk adımları nasıl başlamıştı? O günleri bizlere aktarır mısınız?

    Mehmet Polat: Müzikal keşif güzergahımın ilk adımları aile çevremde başladı. Babamın sesi çok güzeldi ve inanılmaz geniş bir repertuvarı vardı. Abimler bağlama çalardı. Köyümüzde enstrüman çalanlara büyük bir değer verilirdi. Evde neredeyse bütün gün deyişler ve türküler söylenir ve dinlenirdi, müzik aile hayatimizin her yerindeydi. Annem de her fırsatta beni bağlamamı çalmaya teşvik ederdi. Müziğe 5 yaşında bağlamayla başladım.

    U.H.H.: O günlerden bu güne bakarsak kendinizde gerçekleşen değişim ve gelişim sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

    M.P.: Çocukluğumdan bugüne müzik yolculuğum; yeteneğimi ve azmimi destekleyen, bana değişik yollar açan, çalışmalarımda ve yaptığım çeşitli tercihlerde bana yol gösterip destek olan, müziğimi benimle beraber icra eden, bana farklı bakış açıları kazandıran ustalar, müziğimi dinleyip onun geniş kitlelere ulaşmasını sağlayan dostlarım ve elbette müziğimi keyifle dinleyen güzel insanlarla beraber devam etti. Hepsine minnettarım. 17 yaşımda uda başladım. 4 yıl Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Klasik Türk Müziği okuduktan sonra Rotterdam Konservatuarı CODARTS’ta Hint Müziği yüksek lisansı yaptım. 2007’den beri Hollanda’da yaşamaktayım. “Embodied Poetry” benim kendi bestelerimle yaptığım altıncı albümüm.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    U.H.H.: Müzik başlı başına bir yolculuk… Yeter ki onu keşfetmek, kültür ve tabiatını tanımak isteyelim. Birçok farklı kültürü müziğinizle bir araya getirmeniz ve onlardan bir ize yer vermeniz müziğinizdeki önemli hususlardan biri. Bu çalışma disiplininde insanlığın bir olma ve bir arada yaşamını sürdürebilme gayesine mi vurgu yapıyorsunuz?

    M.P.: Kesinlikle. Müziğimde doğrudan veya dolaylı olarak dünya halklarının bütün kültürel renkliliğiyle birlikte aslında ortak değerleri taşıyıp ve aynı gezegeni paylaştığımıza bir vurgu yaptığımızı düşünebiliriz. Özellikle internet cağıyla birlikte oturduğumuz yerden dünya kültürlerine ulaşmamız daha kolay. Ben de arı - çiçek misali olabildiğince çok kaynaktan beslenip kendi sentezimi ortaya koyma arayışındayım.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    U.H.H.: Duygularımız da müzik gibi aslında. Değişiyor, ani farklılıklar gösteriyor ve hızlıca geçişler oluyor. Duygular ve müzik arasındaki bağı nasıl yorumlarsınız?

    M.P.: Müziğimde sanatsal nitelik ve teknik kadar duyguların da etkisine özellikle yer veriyorum. Bahsettiğiniz ani farklılıklar, sürpriz geçişler ve çeşitlemelere müziğimde bolca yer veriyorum. Bu müziği canlı tutmayı sağlıyor. Ayrıca benim bestelerimin çoğu kökeninde duygusal dışavurumlar olarak oluştuğu için duygularla doğrudan bağlantılı olarak ortaya çıkıyorlar ve ben onları geliştiriyorum.

    U.H.H.: Yeni çalışmanız “Embodied Poetry” dinleyici ile buluşuyor. Bu albüm içeriği ile dinleyiciye nasıl bir mesaj verme amacı taşıyor?

    M.P.: Albüm içeriğiyle ilgili albüm kapağında İngilizce söyle bir yazı kaleme aldım: This album of 12 new pieces culminates two years of reflecting, creating and composing. Inspired by life’s twists, turns and ever changing rhythms, the album took me down an illuminated path of fully being where I am, as a composer and a human being, and noticing what can be learned and created from that. The recordings that emerged from this period are like a collection of intertwined short stories of survival, growth, adaptation, introspection, grief, acceptance, love, joy and compassion. It’s my sincere hope that these pieces will touch the listener in an emotional way.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Yani bu albüm için on iki beste yaptım, her biri hayatin turlu döngüleri, geçişleri ve bunların bende uyandırdığı duygu durumlarından oluştu. Yasadığım her türlü deneyim (hayatta kalma, gelişim, iki yıldır baba oluşum, adaptasyon, kendini yoklama) beni bir birey ve sanatçı olarak bugünkü aşamaya getirdi. Ben de bütün deneyimlerimi en iyi bildiğim yolla, müzikle ifade ediyorum.

    U.H.H.: Albümde Mike Roelofs, Martin Hafizi, Daniel van Huffelen, Gijs Levelt, Vardan Hovanissian, Şükrü Kirtis gibi isimlerin katkısı var. Çalışmalarınızdaki renk ve çeşitlilik fiziksel olarak ekibinizde de karşılık bulmuş olduğu gözüküyor. Farklı kültürlerde yetişmiş bir ekiple ortak bir albüme imza attınız. Bu süreçte neler yaşandı? Albüm ve ekip arasındaki bağı nasıl değerlendirirsiniz?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    M.P: Gerek provalar gerekse albüm kaydı aşamasında grup arkadaşlarımın katkısı çok büyük oldu. Her biri müziksel hassasiyetlerini, yaratıcılıklarını, ustalıklarını, kültürel çeşitliliklerini ve deneyimlerini müziğe yansıttılar, bu sayede bestelerim düşündüğümden çok daha zenginleşti. Hazırlık sürecini uzun tuttuk, parçaların demlenmesi için yeterince bekledik, kayıttan önce deneme konserleri yaptık. Albümü grup arkadaşlarımla canlı olarak, eş zamanlı kaydettik. Dolayısıyla konserlerimiz de albümdeki kadar canlı ve dinamik oluyor.

    U.H.H.: Albümü “Çağdaş Orta Doğu Cazı” olarak tanımlıyorsunuz. Bu tanımın karşılığı müzikal bağlamda nedir?

    M.P.: Ben aslında besteci ve band leader kimliğimden önce ud icracısıyım. Özellikle kendi yaptığım projelerde udu bir solo enstrümanı olarak ön plana çıkartıyorum. Bu kararı yıllar önce alırken Paco de Lucia, Hariprada Chaurasia, Zakir Hussain, YoYo Ma, Kayhan Kalhor gibi ustaların sazlarında zorladığı sınırlar, eriştikleri virtüöze benim için yol gösterici oldu. Bu albümde de benim udum merkezi bir rol oynuyor. Makam geleneğini albümlerimde yoğun olarak işliyorum, bu yüzden “Çağdaş Orta Doğu Cazı” tanımı eski projelerim için geçerliydi. Ama Embodied Poetry’nin çerçevesi çok daha geniş, açıkçası “Multi Kültürel Caz” tanımı biraz daha uygun olacak.

    U.H.H.: İki ekstra bas telli bir ud tasarladınız. “Embodied Poetry” albümünde tasarımınıza yer verdiniz mi? Şayet verdiyseniz albümde hangi şarkılarda ağırlıklı olarak hissediliyor?

    M.P.: Hayır, bu albümde bas tellerimi kullanmadım. Ama bas tellerim normal ud soundumu daha bir sıcak ve dolgun yapıyor. Bas tellerimi farklı gruplarda basçı arkadaşım olmadığında kullanıyorum.

    U.H.H.: Her üretim sürecinin içerisinde bir de gözlem meselesi var. Günümüzde insanların kendilerini gözlemleme, gelişimlerini görebilme noktasında ellerinde önemli bir alan olarak sosyal medya var. Üstelik profesyonelleşme ya da yeni olanakların açılabilmesi adına da birçok fırsatı içerisinde barındırıyor. Bu bağlamda sosyal medyayı müzisyenler adına artı değer olarak değerlendirebilir miyiz?

    M.P.: Katılıyorum. Sosyal medya müzisyenler için de artı bir değer olarak kullanılabilir.

    U.H.H.: Geleceğe dair projelerinizden bahsetmek gerekirse… Yakın zamanda gerçekleşecek yeni projeleriniz var mı?

    M.P.: Yakın zamanda farklı müzik geleneklerinden arkadaşlarımla turnelerim olacak. Bu projelerde bazen sadece udi, bazen de besteci olarak katkıda bulunacağım. Ayrıca dörtlü grubumla önümüzdeki yıl başlarında yeni bir albüm daha hazırlamayı düşünüyorum.

    U.H.H.: Son olarak söyleşimizin okurlarına ne söylemek istersiniz?

    M.P.: Türkiye’de konserler vermeyi çok istiyorum. Lütfen takipte kalın, görüşmek umuduyla.