hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Uğur Hakan Hacıoğlu Uğur Hakan Hacıoğlu

    Melek Büyükçınar: “Müzik Ruhla Yapılan Bir İş Olmasının Yanı Sıra Başlı Başına Bir Bilim Alanıdır”

    05.03.2023 Pazar | 09:06Son Güncelleme:

    Çocukluk yıllarından itibaren aile geçmişinin de aktarımıyla müzikle iç içe bir şekilde müzikal kariyerinin temellerini atan Melek Büyükçınar son yıllarda hem akademik hem de üretim anlamında kendi çizgisini belirleme yolunda ilerliyor. Bu yolculuğun keskin hatlarından biri geçtiğimiz az vizyona giren Bursa Bülbülü filmi oldu. Filmde Ata Demirer ile birlikte şarkıları seslendiren Melek Büyükçınar sesiyle filmdeki atmosfere ayrı bir tat kattı. Melek Büyükçınar ile müzik kariyerini, Bursa Bülbülü filmini ve geleceğe dair planlarını konuştuk.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Uğur Hakan Hacıoğlu: Çocukluğunuz itibarıyla müzikle iç içeydiniz. Bir müzisyenin üretim hayatında çocukluğu sizce ne kadar önemli? Üretim sürecinizde 90’lı yıllardan, çocukluğunuzdan besleniyor musunuz?

    Melek Büyükçınar: Sanat ve özellikle de müzik elbette ki eğitime tabidir. Ancak bununda ötesinde çok daha önemli olanı usta-çırak ilişkisinden geçer. Benim en büyük şansım doğduğum evin bir müzisyen evi olmasından geçmektedir dolayısıyla müziğe olan katkımda ve tüm üretimlerimde çocukluğumun usta-çırak ilişkiyle başlamasının çok büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Sorunun devamına gelince 90’lı yılları sormuşsunuz aslında her iki soru birbirleriyle çok bağlantılı duruyor. Doğumdan itibaren belki de mecburi dinlediğim tüm müzikler 80’li ve 90’lı hatta 70’li yıllara ait plak kayıtlarıydı bundan dolayı o yılların etkisinde kaldığımı tabii ki de söyleyebilirim.

    U.H.H.: Müzikal kariyerinizde elbette dedeniz Cavit Deringöl ve amcanız Sait Büyükçınar’ın etkisi vardır… Müzisyen bir ailede yetişmiş olmanın müzikal kariyerinize katkısını nasıl değerlendirirsiniz?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    M.B.: Dedem TRT İstanbul Radyosu keman sanatçısı Cavit Deringöl, amcam Sait Büyükçınar ise Müslüm Gürses, Bergen gibi birçok arabesk furyasından çıkmış sanatçının albüm kayıtlarında yönetmenlik yapmış bir bestecidir. Her ikisinin de beste yapma aşamalarında yanlarında olmak müzikal kariyerimde çok büyük etkendir.

    U.H.H.: İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzik Teorisi bölümünde eğitim hayatınıza devam ediyorsunuz. Eğitiminizin üretimlerinize ve müzik kariyerinize katkısı nedir? Bir müzisyenin müzik eğitimi alması müzik kariyerini nasıl değiştiriyor?

    M.B.: Müzik ruhla yapılan bir iş olmasının yanı sıra başlı başına bir bilim alanıdır. Bilimi ve ilimi de içinde barındırır. Dolayısıyla konservatuar eğitimi alıyor olmak benim için çok önemli. Müziğin teorisini yani temelini öğreniyor olmak ve Osmanlı devrine ait etnik bir enstrüman olan “Klasik Kemençe” eğitimini almak öğrenmenin yanı sıra benim için büyük bir keyiftir.

    U.H.H.: Kariyerinizde Ajda Pekkan, Seda Sayan, Sinan Akçıl gibi farklı tarzlarda üretimleri olan isimlere sahnede back vokal olarak eşlik ettiniz. Bu tecrübeler size ne kattı? Farklı tarzı olan isimlerle aynı sahneyi paylaşmak nasıl bir duyguydu?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    M.B.: Aslında şimdi söyleyeceğim şey her meslek için geçerli bence. Açıkçası ne iş yaparsan yap işin çekirdeğinden başlamak gerektiğini düşünüyorum. Bu işin mutfağında olmaktan büyük keyif aldım her zaman... Türkiye’nin önemli isimlerine eşlik etmek, aynı sahneyi paylaşmak benim için muhteşem deneyimlerdi.

    U.H.H.: Bir yandan bestecilik alanında da üretimleriniz mevcut. Besteciliğin, yorumdan farklı olarak sizde meydana getirdiği his nedir?

    M.B.: Bunu şöyle anlatmaya çalışayım; Yorumculuk esnasında bir başkasının duygusunu hissetme, o duygunun içerisine girebilme ve başkasının ruhunu karşı tarafa en iyi şekilde yansıtmaya çalışmak tabii ki de beste yapmaktan çok daha farklı, çünkü beste yaparken açıkçası tam bir trans durumu yaşayabiliyorsun. Tamamen kendi duygu, düşünce ve hissettiklerini melodiye, söze çevirip adeta elle tutulur gözle görülür bir hale getiriyorsun. Aslında ikisi iç içe ancak birbirinden çok farklı duygular olsa da benim için her biri ayrı keyif.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    U.H.H.: Ocak ayında Disney+ platformunda yer alan “Bursa Bülbülü” filminde yer alan birçok şarkıda Ata Demirer ile düetiniz sizi gündeme taşıdı. Ses tonunuz ve Ata Demirer ile müzikal uyumunuz dikkat çekti? Bu proje ile yollarınız nasıl kesişti?

    M.B.: Ata Demirer bu harika film projesinde müzikal bir senaryo yazdığı için film müziklerini değerli Taşkın Sabah ile birlikte çalışmaya karar vermişler. Öncesinde sevgili Ata Demirer ile bir tanışıklığımız yoktur. Beni projenin içine dâhil eden Taşkın Sabah oldu.

    U.H.H.: Müziğe başladığınız ilk yıllardan günümüze bakarsak geldiğiniz noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

    M.B.: Bu sürecin biraz ağır olduğunu düşünüyorum . Türkiye şartlarında müzikal olarak bir iş yapıyorsan medyatik olmadan öne çıkman insanlara sesini duyurman çokta mümkün olmuyor. Dolayısıyla bu aşamada Ata Demirer’e sesimin fark edilmesini sağladığı için teşekkür ediyorum.

    U.H.H.: Her yetişme sürecinin içerisinde bir de gözlem meselesi var. Günümüzde insanların kendilerini gözlemleme, gelişimlerini görebilme noktasında ellerinde önemli bir alan olarak sosyal medya var. Üstelik profesyonelleşme ya da yeni olanakların açılabilmesi adına da birçok fırsatı içerisinde barındırıyor. Bu bağlamda sosyal medyayı müzisyenler adına artı değer olarak değerlendirebilir miyiz?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    M.B.: Çağımızın gerektirdiğini yapmak durumundayız elbette. Bizzat dedemden şahit olduğum üzere geçmiş yıllarda durum bambaşkaydı ama günümüzde geçmişe nazaran insanlara ulaşmak çok daha kolay olduğu için müziğin ve müzisyenlerin daha hızlı ulaşılabilir hale geldiğini düşünüyorum.

    U.H.H.: 2017’den beri Youtube üzerinden çalışmalarınızı dinleyicilerinizle buluşturuyorsunuz. Son olarak “Seni Yazdım Kalbime” şarkısını kendi yorumunuzla dinleyiciyle buluşturdunuz. Dinleyicilerin çalışmalarınıza tepkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

    M.B.: Youtube kanalımda uzun zamandır bireysel çalışmalar yapıyorum. Daha geniş kitlelere ulaşma çabası içerisindeyim şu ana kadar almış olduğum geri dönüşler için oldukça mutluyum bir anda milyonlara sesimi ulaştırmak ve onların beğenilerini almak benim için gerçekten çok gurur verici. “Seni Yazdım Kalbime” şarkısından sonra değerli bestecilerin şarkılarıyla ve kendi bestelerimle yoluma devam edip, dinleyicilerimle buluşmayı ümit ediyorum.

    U.H.H.: Yaşadığımız doğal afetlerin etkileri hiç şüphesiz müzisyenlerin de hayatlarını etkiledi. Yardım konserleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce doğal afetlerin yaralarının sarılma sürecinde müziğin katkısı nasıl değerlendirilebilir?

    M.B.: Ülkece çok kötü günlerden geçiyoruz. Çok insanımızı kaybettik ve tabii ki hepimiz tedirginlik ve üzüntü içerisindeyiz ama müzik bir milletin hayat damarlarından biridir, birleştiricidir ve iyileştiricidir. Acımızı da, sevincimizi de müzikle yaşayan bir milletiz. Dolayısıyla ne kadar yardım konseri olacaksa hepsine katılmaya gönüllüyüm.

    U.H.H.: Acı dolu günler her ne kadar programlarımızın değişmesine neden olsa da geleceğe dair projelerinizi sormak istiyorum. Kısa vadede müzikal olarak yapmak istediğiniz, hazırlandığınız projeleriniz var mı?

    M.B.: Bu dönemde elbette ki eğlence müziği yapmamız mümkün değil hepimizin içi kan ağlıyor. Ancak durumun vahametine uygun insanların duygularını bir nebze olsun bastıracak belki de teselli olacak şarkı hazırlığı içerisindeyim. En kısa zamanda paylaşımda bulunacağım.

    U.H.H.: Son olarak söyleşimizin okurlarına ne söylemek istersiniz?

    M.B.: Öncelikle bu güzel hasbihali gerçekleştirdiğimiz için çok mutlu oldum. Merak eden ve takipte olan herkese sonsuz sevgilerimi sunarım. Bu röportajın “Melek Büyükçınar kimdir?” diye merak edenler için çok aydınlatıcı olduğunu düşünüyorum. Birbirinden güzel sorularınız için ayrıca size teşekkür ederim.