İstanbul’daki dokunun kültürel anlamda çok eski yıllara dayanmasının yanında gün geçtikçe akan hayatın dinamik akışına da uyum sağladığını görebiliyoruz. Teknoloji değişse de, insanlar değişse de hatta şehir de bu değişimlerden etkilense de kendine ait izleri yitirmemeye özen gösteriyor. Müzik de değişimlerden nasibini alsa da İstanbul’a gösterdiği özenini yitirmiyor. Sanatçıların üretim dünyalarında kentin önemli bir yeri vardır. Bu bağlamda birçok üretken için İstanbul oldukça kıymetli bir şehir.
Şehir gibi, müzik gibi sanatçının da kendine ait bir dokusu vardır. Bu doku ilk üretiminden en yeni üretime kadar ona eşlik eder. Bazen ritim bazen de sözlerle bulunan bir imza, eserin kime ait olduğuna dair gerekli ipuçlarını dinleyiciye aktarmayı başarır. Bu aktarım sırasında şarkının kime ait olduğunu bazen bilmeseniz de müzikal dokunun harekete geçerek sizlere gerekli uyarıyı verdiğini fark edersiniz.
Son yıllarda solo çalışmalarına ağırlık veren Ferit Tunçer’in son çalışması “İstanbul’da Ben” sanatçının kendi dokusuna dair önemli izleri içinde barındırıyor. “İstanbul’da Ben”, sekiz şarkıdan oluşacak bir serinin ilk şarkısı olma niteliğini taşıyor. Belirli bir zaman aralığında dinleyiciyle buluşacak serideki şarkılar bütününde bir hikayeyi, hikaye de bir albümü oluşturacak.
Ferit Tunçer projenin ilk şarkısı “İstanbul`da Ben”i şöyle anlatıyor: “Yaşadığımız sokaklar, mekanlar ve her şey hızla değişirken, İstanbul gibi ilişkisinde giderek kendi de silinen, hayal kurmaktan vazgeçen ve orada sıkışıp kalmış bir ruhun; korksa da yeni bir başlangıç yapıp yola çıkma hikayesi.”
Birçok farklı insana ve hikayeye kucak açan İstanbul gibi bu şarkıda da birçok farklı ruh haline ve hikayeye dokunacak bir çalışma olmuş. İçeriği itibarıyla serideki diğer şarkılar adına da merak uyandıran bu şarkının güzel bir İstanbul akşamında sizlere keyifle eşlik edebileceğine inanıyorum. Yeter ki müziğe olan inancınız kaybolmasın.
Yeni hikayelere, yaşananlara ve müziğe…
İstanbul’daki dokunun kültürel anlamda çok eski yıllara dayanmasının yanında gün geçtikçe akan hayatın dinamik akışına da uyum sağladığını görebiliyoruz. Teknoloji değişse de, insanlar değişse de hatta şehir de bu değişimlerden etkilense de kendine ait izleri yitirmemeye özen gösteriyor. Müzik de değişimlerden nasibini alsa da İstanbul’a gösterdiği özenini yitirmiyor. Sanatçıların üretim dünyalarında kentin önemli bir yeri vardır. Bu bağlamda birçok üretken için İstanbul oldukça kıymetli bir şehir.
Şehir gibi, müzik gibi sanatçının da kendine ait bir dokusu vardır. Bu doku ilk üretiminden en yeni üretime kadar ona eşlik eder. Bazen ritim bazen de sözlerle bulunan bir imza, eserin kime ait olduğuna dair gerekli ipuçlarını dinleyiciye aktarmayı başarır. Bu aktarım sırasında şarkının kime ait olduğunu bazen bilmeseniz de müzikal dokunun harekete geçerek sizlere gerekli uyarıyı verdiğini fark edersiniz.
Son yıllarda solo çalışmalarına ağırlık veren Ferit Tunçer’in son çalışması “İstanbul’da Ben” sanatçının kendi dokusuna dair önemli izleri içinde barındırıyor. “İstanbul’da Ben”, sekiz şarkıdan oluşacak bir serinin ilk şarkısı olma niteliğini taşıyor. Belirli bir zaman aralığında dinleyiciyle buluşacak serideki şarkılar bütününde bir hikayeyi, hikaye de bir albümü oluşturacak.
Ferit Tunçer projenin ilk şarkısı “İstanbul`da Ben”i şöyle anlatıyor: “Yaşadığımız sokaklar, mekanlar ve her şey hızla değişirken, İstanbul gibi ilişkisinde giderek kendi de silinen, hayal kurmaktan vazgeçen ve orada sıkışıp kalmış bir ruhun; korksa da yeni bir başlangıç yapıp yola çıkma hikayesi.”
Birçok farklı insana ve hikayeye kucak açan İstanbul gibi bu şarkıda da birçok farklı ruh haline ve hikayeye dokunacak bir çalışma olmuş. İçeriği itibarıyla serideki diğer şarkılar adına da merak uyandıran bu şarkının güzel bir İstanbul akşamında sizlere keyifle eşlik edebileceğine inanıyorum. Yeter ki müziğe olan inancınız kaybolmasın.
Yeni hikayelere, yaşananlara ve müziğe…