hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Müfettiş mükemmel katilin peşinde

    Müfettiş mükemmel katilin peşinde
    expand

    Mükemmel katilin peşine düşen bir müfettiş, müfettişin karanlık noktalarını açığa çıkarmaya uğraşan bir gazeteci ve bir dolu cinayet. Ahmet Erözenci'den yeni bir roman: Mükemmel Katilin Peşinde.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ahmet Erözenci'nin Ayrıntı Yayınları'ndan çıkan Mükemmel Katilin Peşinde adlı romanına ilişkin Selin Avazyan'ın kaleme aldığı inceleme şöyle:

    Tarihin ilk cinayeti şöyle gelişiyor. Kabil toprağının ürünlerinden birini, Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan birini Rab'be sunu olarak getiriyor. Rab, Habil'in sunusunu kabul edince, Kabil buna çok öfkeleniyor ve tarlada abisini öldürüyor. Adem ve Havva'nın buna ne kadar üzüldüklerini düşünüyor ve ilk akıllarına gelen soru da "neden" olmuştur diye tahmin ediyorum. Mükemmel Katilin Peşinde romanında ikinci cinayet vakası olarak anlatılıyor bu olay. Kutsal metinlerden bolca yararlanan kitabın temel özelliklerinden birisi de bu. 

    Keçi Medeniyeti

    Bu cinayet romanının ilk kanı ise sokak ortasında dökülüyor. Meksel isimli kutsal kitaplardan esinlendiği roman boyunca ortaya çıkan, eğitimsiz ve muhtemelen İstanbul'a da ilk kez gelen adam beş kurşunla amacına ulaşıyor. Al sana bir "neden" daha… Meksel ve onun cinayet dosyasına bakan dedektif arasındaki konuşmalara bakınca aklıma nedense Seven filmi düşüyor. Hatta bir an acaba dini ögeler taşıyan cinayetler serisiyle mi karşılaşacağım diye düşünüyorum ama hiç de öyle olmuyor. Romanın yazarı Ahmet Erözenci'nin amacı başka. Müfettişi cinayetleri araştırmaya gönderirken, aslında en mükemmel katilin peşine düşürüyor. Felsefi ve kimi zaman mitolojik anlatımların da ciddi ölçüde yer aldığı kurgu, insana cinayeti, ölümü sürekli sorgulatıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bir milyar kocanın pabucu dama atılmak üzere

    Romanda bir cinayeti bir başka cinayet takip ediyor. Bir anlamda kasten bir anlamda da tam bir ahmaklıkla gerçekleşen bir yolcu otobüsünün içindekilerin ölümüne tanık oluyoruz. Hepsinin olmasa da kimi yolcuların kısa hayat hikâyelerine dokunuyor ve olayın başkahramanı şoförün kör kütük sarhoş uzun yola çıkma cesaretine hayretler ediyoruz. Şoförün ruh hali nasıldı derseniz, aynen şöyle bir tablo sunuyor bize roman: "Saat yedide oturduğu sofrada dördüncü kadeh rakısını beyaz peynir ve kavun yiyerek içen, saçları yağlı, tıraşsız, üst düğmesi açık kirli beyaz bir gömlek giymiş, kravatı gevşek, sandalyenin arkasına astığı ceketi buruş buruş, yarı açık gözleriyle dünyaya, senin her şeyini görmeye gerek yok, diye sessizce haykıran, içkisini tazelemesi için bile garsonla konuşmayıp sadece boş kadehini işaret eden adamın aklından neler geçtiğini bilmiyoruz." Otobüsü böyle kullanmaya kalkışınca da tam 42 kişinin ölümüne neden oluyor şoför. Otobüsün içindekiler ise ayrı ayrı birer hikâye. Kocasını aldatmanın sancısını yaşayan bir kadın, gizlice memleketine gitmeye çalışan bir katil, karısı ve iki çocuğu birazdan ölecek ve kendisi de akciğer kanserinden birkaç seneye öbür dünyaya merhaba diyecek bir adam ve türlü karakterlerle tanışıyoruz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Müfettişin izini sürdüğü mükemmel bir katilden daha çok aslında "neden" sorusu. Yıllardır kendi içinde sorguladığı "nedenler" onun kılavuzu olmuş. Travmatik bir aile geçmişi var ve bunun izlerini hayatının her noktasında yaşıyor. Yalnızlığı, cinayet bölümünde oluşu, bezginliğine rağmen bu mesleğe devam edişi hep travmasıyla ilişkili. Dünyalar iyisi babası dermansız bir hastalığın pençesinde ölmüş ve kısa bir süre sonra da annesi bu acıya dayanamayıp hayatına son vermiş. Bu iki kayıp onun kafasında yıllardır dönüp duruyor işte, neden diye soruyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Leipzig Book Award'ın sahibi Mircea Cartarescu oldu

    İçinde ne varsa dışa vuruyor

    Karşısına çıkan gazeteci kadına istemsiz ve nedensizce geçmişini anlatırken buluyor kendini. Bunca yıldır içinde biriktirdiklerini dışa vuruyor, o anlattıkça gazeteci kadının ketumluğu müfettişi kaygılandırıyor. Kadına hem tutkun hem ondan uzaklaşmanın derdinde, hem onunla farklı şeyler yapmanın peşinde hem bundan utanç duyuyor. Gazeteci Melek, müfettişin içindeki karanlık bir yanın ortaya çıkmasını sağlıyor, daha doğrusu bunun için büyük çaba harcıyor. Belki böylece Melek de çektiği duygusal acıları bedeninde hissettikçe rahatlıyor. Ancak müfettişi tesadüfen seçmediği bir gerçek. Gazeteci de en az müfettiş kadar yaralı bir karakter. Baba ölmüş, anne ölmüş ve kardeş de ölmüş. Varken yok olmuşlar ve bir babaanneyle ortada kalakalmış.

    Marx'a estetik açıdan bakmak

    Varlıkla yokluk arasında bir sızıntı Varlıkla yokluğun ne anlama geldiğini sorgulayan bakış açılarıyla ilerliyoruz romanda. Kimi zaman Mükemmel Katilin Peşinde doğru ve yanlış, haklı ve haksız birbirine karışıyor. Kime göre katil sorusu da hemen peşi sıra geliyor. Bir anne-oğul tablosu konuluyor önümüze. Gencecik oğlu bir trafik kazasında tüm hareket yeteneğini, konuşma da buna dâhil yitiriyor. Yıllarca emek veriyor oğlu iyileşsin, ona tatlı tatlı baksın diye olmuyor. Sonunda ötenazi için başvuruyorlar ancak mahkemeden izin çıkmıyor. Bunun üzerine oğluyla bakışmayı ve anlaşmayı öğrenen anne, onun son isteğini gözyaşları içinde yerine getiriyor. Onu öldürüp acılarına son veriyor. İşte günün sorusu: Anne bir katil mi yoksa bir kurtarıcı mı? Mükemmel bir cinayet değil ama pekâlâ mükemmel bir katil adayı olabilir. 
    Bu durumda hayata nasıl baktığımızın epeyce önemli olduğunu anlıyoruz. Bazen yokluk ve varlık arasında seçim yapmak zorunda kalabileceğimizi ve hatta bir insanı bile isteye öldürmek mecburiyetinde bile olabileceğimizi. Kahramanımız müfettiş de bunun farkında, farkında olmadığı şey, kötülüğü, cinayetleri engelleyemeyeceği ve olanı geri alamayacağı. Misil de böyle bir hikâyenin kahramanı mesela. Ama ondan söz etmeyeceğim, romanın en sürpriz konularından birini siz keşfedin.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Çokaşklılık' üzerine bir inceleme"

    Mükemmel Katilin Peşinde sürükleyici bir akışa sahip. Yazarı Ahmet Erözenci'nin farklı bir üslubu olduğunu ve bunu kurguya çok iyi işlediğini söyleyebilirim. Bir cinayet romanının olmazsa olmazı merak ve sürükleyiciliğin her ikisine de sahip. Bir konudan diğerine geçerken bir bakıyorsunuz bir başka konu işlenmiş. Aynı zamanda kimi bölümlerde yazarın sistem eleştirileri yaptığını da belirteyim.

    Mükemmel Katilin Peşinde Ayrıntı Yayınları'nın Türkçe Edebiyat Serisi'nden otuz dördüncü kitap olarak yayımlandı. Bu zamana kadar yayımlanmış seri içinde pek çok iyi eser vardı ama bu roman en iyilerinden biri. Polisiye, cinayet ve felsefeyi seviyorsanız, doğum ve ölüme az biraz kafa yormaktan hoşlanıyor ve cinayetlere bir anlam vermek istiyorsanız, Mükemmel Katilin Peşinde tam size göre. İyi okumalar. 

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow