hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    Yüzüncü Yılımız'ın ilk gününde...

    30.10.2022 Pazar | 12:48Son Güncelleme:

    Büyük fedakarlıklar ile kurulan Cumhuriyetimiz, yüzüncü yaşına bugün giriyor; kutlu olsun..

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Cumhuriyetimizi kuranların aziz ve temiz hatıraları önünde hürmetle eğiliyor, emanetlerine sahip çıkmanın ehemmiyet ve zaruretini, bu vesile ile hatırlatmak istiyoruz. Yüzüncü yılın ilk günü, belki de, “istiklal ve hürriyetimizin teminatı” olan ekonomik güç ile kabiliyetlerimiz bakımından ilerleme-gelişme alan ile fırsatlarının ortaya konması için en uygun zamandır.

    İçinde yaşadığımız küresel konjonktürün, zorlu ve zorlayıcı bir yapısal nitelik taşıdığına dair, herhalde kuşku bulunmamak gerekir. Her nesilde birtanesinin bile gerçekleşmesi büyük sıkıntı yaratacak pek çok risk faktörü (savaş, enerji, gıda, vb.), aynı anda ve zaten olumsuz tabloyu daha da zecri hale getirecek biçimde ortaya çıkmıştır. Üstelik, Dünya Bankası ve İMF ortak değerlendirmelerine bakılırsa, bu çetin iklimin, 2026 yılına kadar geçerli ve hakim olacağı hesaba katılmalıdır. Nitekim, büyük iktisat tarihçisi W. Sombart’ın deyimi ile “tüm zamanlarda, herhangi bir toplumun uğrayabileceği en büyük kötülük ve dejenarasyon/bozulma illeti” ENFLASYON, farklı oran ve yapısal karakteristikler geçerli olsa da, onlarca yıl sonra, yine ve yeniden bir ortak sorun haline gelmiştir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İşte, tam da burada, Dolar - Rezerv Para hakimi FED’in, enflasyon ile mücadeleyi; “faiz arttırımı yoluyla sıkılaştırma politikası” üzerinden sürdürme tercihi, esas olarak, “benmerkezci” bir nitelik taşımakta ve Kuvvetli Dolar Sendromu’ nu tetikleyerek, tüm ekonomilerin yükünü arttırmakta, resesyon tehditine karşı bünyeleri zayıflatıcı etki yaratmaktadır. Cari dengeyi yakalama ve yüksek oranlı büyüme amaçlarını birlikte sağlama andacındaki ekonomiler arasında ülkemiz ön planda yer aldığı için, “işi zorlaşanlar” arasında bulunduğumuz açıktır. İlaveten, seçim sürecine girmiş olunması, 2023’de; özellikli bir dönem ekonomisi koşullarını hesaba katma zaruretini ortaya çıkarmaktadır. Bu noktada, ilgili tüm çalışma ve resmi belgelerdeki ( bütçe, vb. ) hedef ile öngörüler saklı ve geçerli kalmak üzere, yeni yüzyılımızın ilk günlerinde ekonomiye dair birtakım öncelikli başlıkları paylaşmak isteriz:

    Cumhuriyetimizin yetmişbeşinci yılında Avrupa Birliği ile imzalanan ve rekabetçi avantaj kulvarında nefesimizi keser duruma gelmiş bulunan Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi işine öncelik verilmeli; sekizinci yılına giren görüşmeler, lehimize olarak sonuca bağlanmalıdır.

    TÜİK’ in güncel Bitkisel Üretim göstergeleri, her ne kadar bereketli bir seneye işaret ediyorsa da, çok konuşulan/az çalışılan Tarımda Reform konusunda somut adımlar atılmalıdır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Önemli kazanımlara imza atmayı başarmış sanayimizin, yeniden ve kronik birtakım tıkanmışlıkları ( kapasite, ölçek, kuruluş yeri, teknolojik yeterlik, vb.) aşacak şekilde, gerekirse Schumpeter’in “yapıcı/yolaçıcı yıkım prensibi” ile yeniden yapılandırılması için envanter güncellemesine girişmenin zamanıdır. Her sektör ve kademe için geçerli olan; “İ.H.Y. (İhracat Yoluyla Fakirleşme) bataklığından uzakta kalma izan ve sorumluluğu” en çok sanayinin omuzlarındadır! Türkiye ekonomisi, “ ihracatın ithalatı karşılama oranı” nın, sadece düşük teknolojili ürünler için %100’ün üzerine çıkabildiği bir performans ile rekabetçi güce kavuşamaz!

    Katma değer oluşturma kulvarında daha ileri düzeyleri temsil eden “marka ve markalaşma” konularında, Türkiye menşeli “global marka” çıkarma işinde sonuç odaklı duruş ile değerlendirmelerin olgunlaştırılmasına öncelik tanınmalıdır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ekonomide “nitelik-nicelik dengesi” hayatın her alanından daha çok önemli ve kritik düzeyde olup, ekonomik Büyüme’ nin; mutlak surette Kalkınma-Gelişme-Yaşam Kalitesi üst içerikleri ile terbiye edilmesi; ahenkleştirilmesi gerektiği konusu ön plana çıkarılmalı, icabını yerine getirme ülküsü paylaşılmalıdır. Bu noktada en büyük yardımcımız; SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ilkesi olup, belki de Kurucu İrade’ nin; “Cumhuriyet’in ilelebet payidar kalacağı” na işaret edişindeki hikmet burada aranmalıdır.